Açık sözlülüğüyle ve mertçe tavırlarıyla birçok insanın gönlünü fetheden ve bazılarınca kurtarıcı gözüyle bakılan Başbakan Boyko Borisov’a Bulgaristan’daki Müslüman-Türk azınlığının yaklaşımı olumsuz tarafı ağır basan rezervlerden oluşuyor. Çünkü sayın Başbakanımız, “Soyadönüş sürecinde” askerî birliğinin başında Deliorman’da bulunmakla kalmamış, seçim öncesinde Amerika’da bilinçli, bilinçsiz veya bilinç altından kaçırılmış “amaç-yöntem” ikilemini içeren talihsiz birkaç söz sarf etmişti. Bunlar ve kendisinin İçişleri Bakanlığı sıralarından gelmesi Bulgaristan’da yaşayan 1 milyonu aşkın Müslüman-Türkün (kendisi ne hikmetse Türk diyemiyor) tereddütlerinin artmasını, hiç kuşkusuz, etkiledi.
Seçim gecesinde verilen büyük sözler
Sayın Boyko Borisov, Türklerin tereddütlerine ve çoğunluğunun kendisine karşı oy vermesine rağmen, büyük bir başarıyla seçimleri kazandı, sırasına göre 87. Başbakanımız oldu. Şöyle veya böyle elindeki “malzeme” ile çalışmasının farkına vardığı için Müslümanları teskîn etme, rahatlatma amacıyla (belki de uyutma amacıyla – zaman gösterecek) kimsenin etnik meseleleri kurcalamaması gerektiğini ve Hıristiyan-Müslüman ayırımı yapmayacağını, kendisiyle ilgili tereddütleri gidereceğini kesinlikle ifade etti.
Bu sözlerini destekler mahiyette bir konuşma bir yıl kadar önce Deliorman’ın Köklüce (Venets) belediyesinde Türklere hitaben yaptı, geçenlerde Rodoplar’daki kardeşlerimize hitaben Kırcaali’de de buna benzer sözler söyledi. Dün ise Deliorman’ın aynı belediyesinin Aydoğdu (İzgrev) köyünde “gördünüz mü ‘sizin isimlerinizi değiştirecek, göçe zorlayacak’ diyenlerin söylediklerinin hangisini yaptık” diyerek Müslümanlara sıcaklık gösterdi ve güven verdi.
Tabii ki, sayın Başbakanın Deliorman ve Rodoplar’ı ziyaret etmesi, oralara bazı yatırımlar yapması, çileli halkımıza maddî anlamda vaatlerde bulunması, konuşmalarıyla güven telkîn etmesi güzel ve takdir edilecek şeyler. Amma velâkin bunlar yıllardır şamarlanan birisinin güvenini kazanmak için çok yetersiz. Ayrıca sayın Başbakanımızın Türklere yönelik şu ana kadar yaptıkları sadece formalite icabı yapılan şeyler gibime geliyor. Hele şöyle biraz ciddî adımlar atsınlar ki, “aferim, bu momça iş yapacak” desinler.
O kadarını Jivkov da yaptı, farkınızı görmeyi bekliyoruz...
Zaten, sayın Borisov’un yaptıkları kadarını, hatta daha fazlasını Jivkov da yaptı... O da bir zamanlar Aydoğdu’nun komşu köyü olan Habip-köyü (Valdimirovtsi’yi) ziyaret etmiş, tıpkı Başbakanımız gibi Palamara da gitmişti... Orada Türklerin gönlünü kazanmaya çalıştı, hatta yakınlığını göstermek için “rabota bubama rabota” diyerek Türkçe kelime bile kullandı. “Türk dostu” Kubadinski de sıkça Palamara gidiyordu... Başbakanımızın dedesini yok eden komünistler, Aydoğdu köyünde büyük şair Nazım Hikmet’i bile konuşturdular... Ayrıca köylerimize önce kooperatifleri, sonra elektriği, yolları, fabrikaları, liseleri, düğün salonu ve çocuk bahçelerini de götürdüler...
Sayın Başbakan, eğer Jivkov’tan farklı iseniz ondan daha fazlasını yapmalı ve onun yaptığı yanlışları yapmamalısınız. O, Müslüman-Türk halkına iş sağladı, okullar yaptırdı, maddî imkânlarını iyileştirdi. Ama aynı zamanda Şumnu, Razgrad ve Kırcaali Türk tiyatrolarını önce Bulgar tiyatrolarının çatısı altına soktu, sonra da kapattı... Türk okullarını kapattı, onunla da yetinmeyerek Türkçe derslerini seçmeli hale, daha sonra da yasaklı hale getirdi... Din eğitimini tamamen yasaklayıp hocalara “camilere gelen Müslümanları ateist yapma görevi” verdi, onunla da kalmayıp sonunda Gencev gibi beynamazı Başmüftü yaptı... Filibe’de iş başına getirdikleri Cami Encümenine Taşköprü Camii’ni de o sattırdı...
Söz uzanur ger kalanın der isem...
Sayın Başbakanımız! Bizim bir şairimiz var, kendisi aynı zamanda sizin gibi paşa ve siyasetçi olan Ziya Paşa bakın ne diyor:
Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde!
0 yorum:
Yorum Gönder