Sofya’dan gelen habere bakılırsa ,yakında Bulgaristan
toplumu adeta rahat bir nefes alacak ve özlenen refaha kavuşacak,çünkü bir mesih
artık konuşmaya başlayacakmış.
Demek ki bütün istikbalimiz bu kişinin iki dudağının
arasında. Toplum adeta sus pus olmuş ve beklemede, fakat bu garebetliğe göklerde
uçuşan kargalar nedense gülüyor yahu. Söz konusu ülkemizin menfaatleriyse, insan
sormadan edemiyor, aceba, şıh hazretleri neden suskunluğa bürünmüş ki, kendisi
düşman saflarına geçmiş desek, bu kanı fazla inandırıcı olmaz, çünkü rahatı ve
sıhhati yerinde, hatta Cumhurbaşkanımızdan daha iyi korunmaktadır. Sonra, ufukta
pek düşman devletler ve güçler de gözükmüyor, galiba biz bir tek kendi
içimizdeki düşmanı yok edemiyoruz.
Komşularımız güçlü ve istikrarlı Bulgaristan moduna
girmişler, ama nedense biz onlara hep ajan diplomatlar göndermeye devam
ediyoruz…
Mesihler, şıhlar büyük düşünür, onlar ne
derse , odur. Sonra, bunlara kimsenin itiraz hakkı yoktur. Bir tek borazancıları
vardır onların. Ne bakıyorsunuz siz şu yandaş medyanın palavralarına?
Güya bir milyoncuğu çok kolay bir şekilde cukkalamış.
Karun kadar zenginmiş, birçok sarayı varmış, uçkuru biraz gevşekmiş. Tabi ki
bunların hepsi iftiradır. Bizlere hiç buna benzer bir siyasi lider layık olur
mu, daha da önemlisi Bulgaristan toplumunun ağzında sakız olan bir siyasetçinin
bu saatten sonra kimlere faydası olur ki? Ne de olsa mesih bir Bulgaristan
partisi lideridir. Önce ülkemizin menfaati gelir, daha sonra bizlerin, yani ona
oy verenlerin,ondan maaş alanların beklentilerini ise asla unutmayalım. Derin
muhalefetin sularında kaybolan bir siyasi partimiz var. Aslında hiçbir zaman
iktidar amacı gütmeyen bir siyasi güç ve onun başındaki mesih ,yirmi yıllık bir
süreçte kendisi ne kazandı ve bizlere ne kazandırdı? Bir sürü insanımız
yıllar boyu ballı maaşlara tabi oldular,gerçi, ahalinin çoğunluğunun Türk olduğu
bölgelerde ermeni papazını yönetime getiremezlerdi ki...
Ama,ne hikmetse, bizler hep Sofya valiliğine talip
olduk…Gerçi, bizim Bulgaristan’ı yönetme hakkımızı kimler engelliyor, neden
bizler bu devletin “beyaz insanları ”olamıyoruz? Bu senaryoyu yazanlar çok
eskilerde kalmadı mı? Yoksa onların Moskova menşeli tezgyahı hala tıkır tıkır
çalışıyor mu? Bulgaristan toplumunu bin bir parçaya bölenlerin sonu gelmedi mi?
Aslında bu siyah çorabı başımıza kimin geçirdiğini hepimiz biliyoruz. Sonsuzluğa
dek bu pis çorap kokusuyla yaşanmaz ki…Hadi gari, indirelim gözlerimizden şu
siyah çorapları ve gerçeklerle yüzleşelim…
Bu parti
ve lideri bazılarının gözünde nur topu gibi parlayan bir yıldız
.Öylesine, kritik bir söze, kötü bir bakışa, asla tahammülleri yoktur
kendilerinin, ya ballı maaşlar ve başka avantalar buharlaşırsa günün
birinde… Ben kendime buyruk birisiyim, ama buna rağmen mesih agamın
bana Noel hediyesi göndermesini isterim. Armağanım yakında gelir ve böylece
doğru söyleyeni dokuz köyden kovulur tezini çürütmüş oluruz…
Geçenlerde metruk Şumnu camisin halini dile getirmiştim.O kadrajdada
insanımızın üzgün yüz ifadesi beni kahretmişti .Şimdi düşünmeden edemiyorum
,yahu ,şu bizim mesihimizin gerçekten sarayları varsa,bunları fakir – fukaraya
bağışlayamaz mı, en azından Tombul camimizin restorasyonu için biraz para
ayıramaz mı? Şu Kadafi amcamız bizimkine de bir kıl çadırı göndermez mi? Eğer
mesihimiz saraylarına evsizlerimizi yerleştirme niyetine giderse, fellahın
çadırını dsa artık kendisi kullanır.Bir Venetsuela’lı Sançes’ten neyi eksik
bizim mesihimizin.
Şöyle, kansız bir devrime ne dersiniz agalar,
gidip kendi malımıza yerleşiversek mi ne…
Bakarmısın
şu bidon kafalı bilgiçlere, güya şimdiki statükomuz, mesihçilik artık demode ve
çağdışıymış. Beraberliğimizi sağlayacak,diğer etnik gruplarla ilişkilerimizi
pekiştirecek,ortak menfaatlarımızı garantileyecek ve koruyacak örgüte
ihtiyacımız var.
Bunun illa ki siyasi bir parti olması şart değildir.
Mevcut siyasi oluşumun geleceği ise kendi içinde yapacağı değişimlere bağlıdır.
Artık entelektüel ve yaratıcı gençlerimizin zamanı geldi.
Müftülüğe gelince. Görülüyor ki mevcut olan bizim
değilmiş….Bulgaristan layık bir devlet olduğuna göre,bu kurum ne Boyko’nun,ne
Pırvanov’un.Bizlerin, böylesine bir kuruma ihtiyacımız varsa ,kolları sıvayıp ve
kitabına göre onu yeniden inşa etmemiz şarttır.Müftülük seçimini ne Meclisimiz
gerçekleştirebilir,ne de Avrupa Birliği’nin hukuk kurumları.Aslında yüz yıldır
hiçbir zaman din kardeşlerimiz bağımsız ve özgür Müftülük seçimi
yapamamışlardır.Dini bir kurum dini kurallara göre inşa edilemez mi ? Ne
dersiniz…
17122010
0 yorum:
Yorum Gönder