
Ve günün birinde kara tunelin ucunda umut ışığı belirdi,ama bizler yine uzun yılları heybeledik ve çeyrek asıra yaklaşırken anladık ki hala komunist bozuntularının birer esiriyiz.Hala gizli ve karanlık güçler yularımızdan çekmeye devam ediyor.Kendileri inanılmaz bir servet içinde cenk atarken,Şeyh Bedrettin'in ve Kırca Ali'nin torunları büyük bir sefalet içinde yarınlara olan bütün ümit ve güvenlerini yitirmiş durumdalar.
Avrupa Birliği uydurmacasında kendileri çeşitli ülkelerde barınma vaatlerinle uyutuldular ve yaban ellerde kendilerine biçilen hizmetçilik ve kölelik rollerine devam etmektedirler.Cebimize giren birkaç avroyla mı kendimizi avutalım,yoksa günümüzün birer kimliksiz ve kişiliksiz beyaz kölesine dönüşünümüze mi acıyalım...
Her zaman olduğu gibi gözler ve kalpler yine ötesine,yani can damarımız Türkiye'ye yöneliktir.
Soğuk savaşlardan ve askeri darbeler sürecinden sonra Türkiye'miz de demokratikleşme sürecine girdi.Eski dönemlerde olduğu gibi hükümetlerin ve siyasilerin göçmen derneklerinin üzerinde bir baskısı kalmadı.Özgürleşen derneklerin ise göçmen camiasının arasında bir populeritesi kalmadı,çünki bunların yöneticileri artık daha fazla Bulgaristan'ın eski totaliter rejim istihbaratının yarattığı siyasi güçün ve ağın elemanlarınla haşır neşir olmaktadırlar.Bulgaristan siyaseti için oy peşinde koşturanlar,ekmeğini yedikleri Türkiye siyasetinde ise yokları oynamaktadırlar.Büyük arzu ve uğraşılarına ramen, buradaki mevcut siyasi güçlere bir tek adayını bile milletvekili seçtiremiyorlar,çünki arkalarında sempatizanları ve destekçileri kalmadı.Güçlü göçmen camiasının arasına girmeye cesaret gösteremeyen eski ajanların kuryeleri ise son zamanlarda her hafta tumbalar halinde soluğu Anadolu topraklarında alıyorlar.Belli oluyor ki,bundan başka daha önemli iş ve güçleri yok.
Başka bir hususta tespit edilmektedir.Göçmen derneklerinin tutumu Türkiye Cumhuriyeti'nin bu konulardaki resmi görüş ve hareketlerine eş değildir.Devletin gücü meydandadır.Türkiye'nin Bulgaristan Türklerinin her türlü siyasi,kültürel ve ekonomik baskı ve zülümden kurtulmasında artık söz sahibi olması beklenmektedir.Yirmi bir yıl zarfında belli olmuştur ki ,boşuna ümit ve güven bağladığımız komunist uşakları, koskoca Balkanların en güzel Tombul camisini virane olmaktan kurtarmaya kalkışmadılar;öz malımız ve mülkümüz olan Kırcaali'deki o muhteşem eski Medrese binamızı asil sahiplerine bağışlama niyetinde bile bulunmadılar;küçük yavrularımıza ana dillerinde eğitimi fazla görenler,kendilerine ve yedi sülalerine yeterli sermayeyi kendi halkının cebinden çalmayı becerebildiler...
Bu bilinçli ve programlı bir şekilde hareket eden güçlü ve sinsi guruha karşı halkımız arasında her zaman muhalefet ve mücadele mevcut olmuştur.Bu yılın başlarında sözde "Bulgaristan Türklerinin liderleri"tayfasından bazı küçük kopuşmalar ceryan etti ve yeni bir temiz siyasi startın mesajları alınmıştı.Bu kopuşun devamı gelmedi ve güçlü bir muhalefet yelleri estirilemedi.Totaliter güçlerin yarattığı köhne mekanizma çatırdamaya devam ediyor.Bu suni olgunun içinde barındırılan genç ve eğitimli gençler kendilerinde yeterli cesaret bulupta halkının menfaatlerini satanlara karşı isyan edebilecekler mi?Ko kendileri her zaman Türkiye'deki kardeşlerinin konuğu olsunlar,fakat bunu hain ve satılmışların yönlendirmesinle sakın yapmasınlar.Onların elinde birer kişiliksiz kukla olmaktan sıyrılsınlar ve birer gerçek önderimiz olarak gönüllerimizde taht kursunlar.Bugünkü takip ettikler yol kendilerini sıcak kestaneleri alt üst eden maşadan farklı kılmaz.
Aslında,Bulgaristan'da bizim insanımız zaten oranın kestanesini tercih etmez ,onları zehirli ve yabani sayar.
Yahu,en sonunda hep beraber çizelim şu zehirli kestanelerin üzerini...
0 yorum:
Yorum Gönder