KÜTÜK

20 Haziran 2012 Çarşamba |

Mehmet Alev

Bu yazının konusu, hepimizin bildiği ama önemsemediğimiz bir eşya olan kütüktür! Türkçemizde “kütük” çok anlamlı bir sözcüktür. Bir ağacın gövdesi, ana kitap, nüfus cedvelleri vb.
Ne var ki, yazarlar, hatta bilim adamları, bunca anlam içeren bu sözcük üzerinde yeteri kadar durmuş değillerdir. Bizim, bu “kütük” üstüne denememiz de konuyla ilgili herşeyi kapsayamaz. Böyle bir iddiamız da yoktur.
“Kütük” sözcüğünün temel anlamı, kesilmiş ağacın gövdesidir. Bizi asıl ilgilendiren bu kesilmiş ağacın daha sonraları başına gelenlerdir. Kesilmiş ağacın daha sonraları başına gelenler içler acısıdır. Allah, bu acıları hiçbir kuluna nasip etmesin!
Köylü insanı çok iyi bilir, her hanenin odunluğunda bu kesilmiş ağacın oldukça küçücek bir kesiti bulunur. Köylü, bu küçük, zemine de sapasağlam oturtulmuş parçaya adam gözüyle bile bakmaz. Ailenin eşyası da sayılmaz o. Ama “kütük” süz ev de yoktur haa.
Evinizin önünde böyle birşey yok, diyelim. O kocaman odun parçalarını sobanın deliğinden yerleştirmek için nerede kesip kıracaksınız? Bu hallerde size mutlaka bir yarma kütüğü gerekecektir. Yarma kütüğünün üzerine getirilen o odun parçasının akıbeti bellidir. Zavallı didik didik edilir. Oduncu da sizi didik didik ederken keyiften ölür. Bunu da dilini çıkarıp hafiften ısırdığını görünce anlarsınız.
Kütük, kasapların işine de çok yarar. Zaten, kütüğü olmayan kasaba, kasap, diyemezsiniz. Zaten, o yüzdendir ki, köylüye nazaran bir kasap, kütük üzerinde etleri tencereye girecek şekle getirdikten sonra bir yana alır, temizler onu, üzerini de bir bezle örter. Kasap kütüğü, bu görünümü ile, çok görmüş, çok darbeler yemiş bir yaşlı adamı andırır. Evin bir köşesine yığılır, herşeye karışmaz, ancak soru sorulduğu zaman kısa yanıtlarla geçiştirir...
Kütüğün hep işe yarayan, güzel meziyetlerinden söz ettik. Buna rağmen insana iyilik yaramıyor. İnsana iyilik yarasa şu yakıştırmayı asla yapmazdı: Filancaoğlu, kütük gibi sarhoş! Ve bir de görgüsüz, elinden bir iş gelmeyen, hayatında bir baltaya sap olmamış, kaba saba insanlara: “Hele, hele bakın şu kütük adama!” derler.
Alkolün dozunu kaçıranlar için kütük yakıştırması makbuldür, ama elinden bir iş gelmeyen, kaba saba insanları, kütük gibi tanımlarsanız, haksızsınız...
Gerçekten, insan alkolün dozunu kaçırdı mı, kütükleşir, hatta dilim varmıyor söylemeye, eşekleşir! Sarhoş adam, eşekler gibi ağınar...
Karınca kaderince, insan ve kütük yaklaşımı üzerinde durduk. Apacık görüldü ki, insan, kütüğü kullanıyor. Bunu daha geniş, sosyal ve politik alanlara da taşıyabiliriz. Geçmişte ve günümüzde büyük devletler, küçük devlet kuruluşlarını, çok değersiz bir yarar karşılığı amansızca sömürürler. Büyük devletler, küçük devletçiklerin topraklarında cirit atarlar, onların yeraltı, yerüstü zenginliklerinden iştahlarını giderinceye kadar yararlanırlar...
Öyle ki, oduncu kütüğü, ilk başlarda kocaman bir gövde parşası iken her darbeden, her vuruş, her kesişten sonra kendisinden birşeyler yitirir. O denli küçültülür ki, birgün gelir, kütüklük görevini bile yerine getiremez!
Bir kütük ne kadar yaşar?
Bu, büyük ölçüde sahibine bağlıdır. Eğer, onun üzerinde odun parçalayan genç ise, baltayı ikide bir kütüğe kaçırır. Kütük, bu hallerde başkasına ait darbelere muhatap olur. Kütük değil, bir başkasına ait darbelere biz bile muhatap olunca, kıyametleri koparırız, ortalık toz duman olur...
Kütüğün belki en ağrına giden bir olay, birgün onun son parşasını da yeni kütüğün üzerine koyup parçalanmasıdır. Sonra ateşte kül olup dumana dönüşmesi...

0 yorum:

Yorum Gönder

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.