Geçen akşam, bir Stevıe Wonder hayranı olarak, Küçükçiftlik Park'ı dolduran 9 bin kişinin arasındaydım. Çağımızın en büyük yaşayan funk,soul,R&B ve pop üstadından beklediğimi almasına aldım,fakat onun sahnedeki insancıl konuşmaları,barış çağrışımları,kendimizle barışma ve geçmişimizle yüzleşme yakarışları beni karmaşık düşüncelere, hüzne ve üzüntüye sevk etti. Ünlü "I Just Called to Say I Love You" şarkısına başladığında,ben
artık Kapı Kule'yi aşmak üzereydim ve Rodop tepelerinden aşarı
süzülüyordum...
Memlekettekiler huzur ve sükunetten mahrumlar,bağırlarından kopup ta
uzaklaşan canların hasretinden tutuşuyorlar.Göç edenler ise, iki
boğazın arasında, ruhen sıkışıp kalmışlar,ecdat diyarları hala
burunlarında tütüyor,doğup büyüdükleri topraklarda, büyüklerinin
mezarı başında birer "El Fatiha"okuyamamanın huzursuzluğunda
kıvranmaktadırlar.Bir de ecnebi gurbet boylarında bulunan
kardeşlerimiz var.Cepleri birkaç kuruş görsün diye; alın terini ve
kanını ucuza satıyorlar,zor şartlarda barınıyorlar,yabancı örf ve
adetlere ısınmak mecburiyetinde kalıyorlar.
Dağıldık işte!Hadi köyümüze dönelim nidalarını yükseltsem,bir sonuç çıkmaz.
Bugün, Bulgaristan Türk topluluğu bir çok kıta ve devlete dağılmış
durumda,fakat nerelere kadar uzanmış olsak ta,bizler yine günün
birinde o Koca Balkan'ın iki tarafına dönmekteyiz.Bundan dolayı
Bulgaristan toplumunda gereken kabulü,ispatı ve yerimizi
pekiştirmeliyiz.Hedefimiz diğer etnik topluluklar ile ortak hareket
edip, ülkemizin refahını ve cazibesini yükseltmek olmalı.
Bulgaristan Türk toplumu, resmi kayıt altına alınmalı,kendisine yurt
dışındakiler de dahil olmalı. Bir medeni ve büyük potansiyele sahip
topluluk olarak gereken resmi örgütlenmeler gerçekleştirilmeli.Kendi
benliğimizi,gücümüzü ve değerlerimizi ön plana çıkarmadığımız
müddetçe, bizler arka bahçe insanı olarak kalacağız.Çocuklarımızın
elinde güzelim Türkçemizi öğrenebilmeleri için tek bir kitaba bile
rastlanmayacaktır...
İğneyi kendimize batırmadan önce, diğer etnik grupların,bizden daha
üstün niteliklere sahip olmadıklarını belirtmek isterim.Sadece zayıf
karakterli,niteliksiz,tembel,cahil,değersiz ve şuğurdan yoksun insan
toplulukları kendi öz vatanlarında kabul görmezler ve gereken seviyeye
ulaşamazlar.Bu saydığım negativizm unsurları bizlerle bağdaşmadığına
göre,hangi sebeplerden dolayı bizim Türk camiamız Bulgaristan
toplumunda gereken yerine kavuşamamaktadır,hatta bizim resmi bir
hukuksal varlığımız bile yok...
Hayalimizdeki demokratik Bulgaristan toplumunda "Türkler Anadolu'ya! "," Mangallar sapun olsun!","Pomaklar yok olsun!"Bulgarlar açlıktan gebersin!" savsaklamalarına yer olmamalı.
Çok haklı buldum şu Wonder'i,kendisi görme özürlü,fakat bizlerin
göremediklerini görüyor ve buğulu sesinle adeta isyan ediyor;
"Kendimizle barışalım,geçmişimizle yüzleşelim!"
Bulgaristan tarihinde yaşanan olumsuzluklar, ülkemiz üzerinde bir
yüktür,bundan kurtulma yolları aranıp bulunmalı.Buna mecburuz,toplum
içinde huzur, barışma ve kenetleşme sağlanmadıkça,manevi ve maddi bir
ilerleyiş söz konusu olamaz.Karşılıklı saygı ve huzura ihtiyacımız
var.
Eski totaliter sistemin cabası bizleri düşman kutuplara itmekten
ibaretti.Bu yönde neler yapılmadı ki?Tarihler mi yalan dolanla
yazılmadı,Türk köylerine toplu kıyım mezarları için su göletleri mi
yapılmadı dersiniz.Hala, bir Batak olayının büyütülecek bir yanı
olmadığını topluma izah edilmiyor.Suçsuz ve günahsız insanımızı 85'te
kurşuna dizenler,bugün Parlamentoda veya Skat'ta birer kahraman
edasıyla boy gösteriyorlar.Son günlerde, Türkiye'de "Struma" gemisi
faciası,Iğdır karakoluna sığınan Azeri Türklerinin dramı artık açıkça
konuşulabiliyor.Bu anlamda Bulgaristan toplumunda geçmişin
günahlarınla yüzleşme cesareti ortaya çıkmalı.Totaliter sistem korku
üzerine inşa edilmişti.Artık korkmamalıyız!
Gözlerimi açtığımda Stevie Wonder hala dimdik ayaktaydı ve hala bir
şeyler mırıldanıyordu,buğulu sesinin tınısı içimi bir hoş etmişti...
0 yorum:
Yorum Gönder