Erkan HACIMUSTAFA
Hak ve Özgürlükler Hareketi’ nde üst düzeyde yer alan şahısların neredeyse hepsinin eski komunist sistemin güvenlik birimlerinde (Darjavna Sigurnost) yer aldığı açıklanmadan önce HÖH’ün Bulgaristanın siyasi hayatında oynadığı önemli rol ortada. HÖH Türk ve müslüman seçmenlerin her zaman oyunu kazanmayı başarmıştır. Ancak 23 yıl sonra geriye baktığımızda HÖH’ün siyasi hayata ve topluma kazandirdığı şeylerin beklentilerin çok altında olduğunu görüyoruz ve halkın umud ettiği bir çok isteklerin yerine getirilmediğine şahidiz.
Ahmed Dogan’in ofis başkanı olan Ahmet Emin’in Ölümu Bulgar basımında ve medya’da Dogan’in eleştiri yağmuruna tutulmasına sebep oldu ve Bulgaristan’da etnik barışın istikrarı hakkında çeşitli yorumların yapılmasına da vesile oldu. Diğer skandallardan farklı olarak ise bu olay üç beş günde unutulmadı. Şahsen Ahmed Dogan Bulgaristanda en çok okunan “Trud” gazetesine röportaj vermek zorunda kaldı. Dogan bu röportaj’da Ahmet Emin’in mektubunda yer alan "uğursuz senaryo”ya değindi, ama ayrıntıları bilmediğini açıkladı. Medya kamuoyunun dikkatini etnik barışa odakladı . 1985 yılına dönüldü, daha sonra bu olayın 1989 la ilgisi olduğu söz konusu oldu. Görünüşe göre hatalar kasıtlı idi ama bu çelişkili bilgiler konuya karşı ilginin azalmasına vesile olmadı. Tam tersine, ilgi çoğunlaştı. Tüm bu gelişmeler sıradan dinleyicileri “uyarlanmış bir gizli plan” fikrine sürükledi . Medya bu konuda’da yol gösterdi ve bazı önerileri sundu.
Içinde yer alan ve Dogan’a karşı gelen türk milliyetçileri olma olasılığına ve onu siyasetten uzaklaştırmak için bir komplo hazırlayabilecekleri fikrini ortaya attı. Bu milliyetçilerin Pomak partisi kurma çabalarıyla bir ilgisi olabilirmiydi acaba? Basın mensupları uzun zamandır "Balkanlar'da İslam arkı" hipotezini geliştirmekteler- yani Kosova ile Türkiye arasında bulunan müslümanları bağlayan bir siyasi görüş.
Başka komplo teorilerine göre Pomakları birleşme söz konusu olduğunu, yani etnik kökeni pomak olan ve Blagoevgrad’tan Ivaylovgrad’a ulaşan, hatta Kuzey Yunanistanı içeren bölgede yaşayanların sesini duyurmak isteği. Bazi araştirmacılar Rum tarafının Bulgaristan- Yunanistan sınır kapılarının açılmasının geciktirilmesi nedeni olarak bu teoriyi öne sürüyorlar . Bulgaristanın bir zamanlar dışişleri bakanı olan Solomon Pasi bu görevi gördüğü sürece Bulgaristan- Yunanistan sınır kapılarının açılması için çaba gösterdi. Hatta Nedelino belediye çapinda halk arasında çeşitli söylentiler olduğu biliniyor. Bunlardan bazıları Solomon Pasi ve zamanın Bulgaristanda Israil büüyük elçisi olan Emanuel Zisman’ ın sürekli “Zamaka” denilen yerde bu binanın sahibi Stoyan Beşirov ile görüştüklerini ortaya sürüyor. Ayrıca Stoyan Beşirov pomak partisi kurma çalışmalarını sürdürüyordu. Ondan önce Svilen Kapısızov isminde bir şahıs ta pomak partisi kurma amacındaydi fakat esrarengiz bir şekilde öldü. Pomak partisi kurmak isteyen başka biri- Jaltuşa köy muhtarı olan Kamen Burov’ta ABD’ye bu konuda eğitim almaya gitmesine rağmen vazgeçtiği biliniyor.
Medya Ahmed Emin’in skandal suikastı ile başka bir olay arasında da bağlantı buldu. "Adalet" Federasyonu başkanı Sezgin Mümün tarafından hazırlanan ve Gotse Delçev şehrinde gerçekleşen “Pomaklar ve siyasi geçiş” milli konferans olarak adlandırılan toplantı buna vesile oldu.Bu konferanstan gelen haber şöyle idi : “Bulgaristan Müslümanları ayrı bir etnisite olarak kabul edilmeleri arzularını beyan ediyorlar ve ayrıca kendi televizyonu ve mecliste siyasi temsilcileri olmasını arzu ediyorlar”. Sezgin Mümün hakkında “Uyanış Süreci“ (Vazroditelen Protses)ismi ile adlandırılan süreçte bir siyasi mahkum olduğunu,ayrıca Ahmed Dogan’la ilişkileri kopuk olduğunu, fakat Boyko Borisov ile iyi anlaştığı biliniyor.
2006 yılının ilk yarısında “Azınlık Araştırmaları ve Kültürlerarası İlişkiler Uluslararası Merkezi” (International Center for Minority Studies and Intercultural Relations-http://www.imir-bg.org/index.php?do=research&id=23) isimli bir sivil toplum kuruluşu tarafından Ardino belediyesinde bir araştırma gerçekleştirildi. Bu araştırma “Fridrich Ebert” Vakfının daha büyük bir uluslararası proje kapsamında gerçekleşti, bu tür araştırmalar aynı zaman dilimi içinde Romanya, Sırbistan, Arnavutluk, Bosna Hersek, Makedonya, Kara Dag ve Hirvatsistan’da yer aldı.
"Yerel düzeyde azınlık haklarının uygulanmasının izlenmesi" isimli projenin amacı farklı topluluklar arasındaki ilişkilerin gerçek resmini cizmek fakat ters demografik projeksiyonu olan bir belediyeye odaklanarak. "Ters demografik projeksiyonu" şunu iceriyor: bir azınlık yerel düzeyde bölgesel çoğunluğu temsil etmesi. Bu araştırma yerel yönetim ve vatandaşlar anket edilerek yapıldı. Anket sürecinde IMIR temsilcileri ve öncelikle IMIR başkanı Prof. Antonina Jelyazkova yer aldı. Belediyeden benimde yer aldığım üç kişilik bir heyet misafirlere bilgi toplamkta yardımcı oldu. Bu anket Ardino şehrinde ve Byal izvor, Jıltuşa, Padina, Borovitsa, Yabılkovets, Suhovo, Garvane, Lenişte köylerinde gerçekleşti. Toplanılan bilgiler bilim ekibi tarafından incelendi . Bu ekibin içinde Balkanlarda ünvan yapmış Prof. Antonina Jelyazkova başta olmak üzere Dr. Valeri Grigorov, Dr. Evgeniya Troeva, Donka Dimitrova ve Tanya Mangalakova yer aldı. Yapılan analiz rapor haline getirildi ve uluslararası medyaya sunuldu, hala IMIR in web-sitesinde de okunabilir.
Raporun içinde şöyle tespitler yapıldı:
“Orta ve genç nesiller arasında şu düşünceler hakim : “Gençler kimin Bulgar, kimin türk veya pomak olduğunu ayırt edemiyor”; “burda azınlıklar yok, hepimiz biriz”; “biz hiç bir zaman ayrılmadık ancak bizi hükümet politikası ayırmak istiyordu”.
“Bu çalışma belediye çapında ciddi etnik ve dini çatışmalar için herhangi bir önkoşul olmadığını tespit edip doğruladı ; ankete katılanlardan birisinin görüşüne göre “artık hiç kimse bizi kışkırtamaz, özellikle Yugoslavyada ne olduğunu görünce”.
“Ama gerilimler eksik değil. Bu gerilimler öncelikle sosyal içerikli ve iş bulmakta çekilen zorluklarla ilgili. Yüksek işsizlik koşullarında halkın büyük bir kısmı belediye dışında rızık aramak zorunda kaldı. Bu durumda herhangi bir belediye veya sivil hizmet istihdam reddi azınlık haklarının çiğnenmesi olarak yorumlanabilir. Bulgarlar kendi çocuklarının bile belediye dışında iş aradıklarını öne sürüyorlar . “Bulgar olmadığı bir ortamda türklerin işe alınması çok doğal” diyorlar.
Bu rapor Makedonyanın başkenti Skopye’de 24-25 Kasim 2006 tarihleri arasında gerçeklesen işgörüşmesinde herkezin dikkatine sunuldu. Ayrıca proje kapsamında diğer ülkelerde yapılan araştırmalar ve raporlar da sunuldu.
Antonina Jelyazkovanın Vakfı (IMIR) bununla kalmadı. Iki yıl önce Ardino belediyesi içinde yaşayan 32 muhtaç çocuğa yardım gönderdi – okul bursu olarak.
Nerdeyse bir yıl süren bu proje içinde Antonina Jelyazkova ile bir çok sohbetler yapma imkanı buldum. Onun şu sözlerini hala hatırlıyorum: Şu an azınlıklara karşı düşmanlığını sürdüren ATAKA Partisi Başkanı Volen Siderov demokrasinin ilk yıllarında (1989-1990) “Demokrasi” gazetesi baş editörü olduğunda HÖH tarafından hazırlanan bildirileri halka dağıtıyormuş. Jelyazkova Ahmed Dogan hakkında da çok bilgi verdi: Aralık 1989 yılı şahsen kendisi Dogan’ı hapisten almaya gitmiş ve ikisi beraber o zamanlar çok seyredilen televizyon programı “Panorama” ya katılmışlar.Programın yayın süreci içinde türk milliyetçiler milli televizyonu sarmış ve Dogan’ı linç etmek istiyorlarmış. Sayıları o kadar çokmuş ki polis onların yaptığı kordonu geçememiş. O arada programa katılan bir profesör-Psikoloji uzmanı- dışarı protestocuların yanına çıkmış ve onlara şöyle seslenmiş: size Dogan’ı teslim edeceğiz, ancak aranızda müzakereciler seçin. Ve kalabalık müzakereci seçmek için toplandığında dikkati azalmış ve Dogan başarıyla dışarı çıkarılmış.Bu olay Jelyazkova’ya göre hala bir gerçegi doğruluyor- Dogan’ın parti başkanlığından ayrılması veya siyaseti terketmesi HÖHte radikal tehlikelere yol açabilir.
Antonina Jelyazkova bir tarih bilimcisi, Osmanlı tarihi uzmanı ve Balkanlarda yaşanan azınlık sorunları uzmanı. Şu an hala IMIR’in başkanı. 23 Ekim 2008 tarihinde “Vseki den” isimli internet sitesinde şöyle bir röportaj verdi:
Sayın Jelyazkova, HÖH’te Ahmet Emin’in esrarengiz ölümünden sonra bir değişim bekliyormusunuz?
Şu an partinin içinde yer alan her kez bir uyuşukluk içinde, bunun nedenide özellikle 2001 yılından itibaren HÖH'ün açık bir şekilde tamamen otoriter olarak yönetilmesinde. Parti başkanı dışında diğer üyelere çok az miktarda bilgi aktarılıyor,bu bilgide tamamen başkanın süzgeçinden geçtiği zaman veriliyor. Sanıyorum ki yönetimden hiç bir şahıs başkanın açıklaması yapılmaksızın kamu önünde açıklama yapmayı cesaret edemez. Lafın kısası-eğer parti içinde reform yapılacaksa veya değişiklik olacaksa, bu sadece Dogan'ın elinde. Parti içinde herhangi biri her hangi bir şahsi adım atmaya cesaret edemiyor.
Bir tarih bilimcisi ve sosyal antropolog olarak geçen 20 yıl içinde siyasi gücün şahıs üzerinde yıkıcı etkisini izliyorum. Çok şükür demokrasi bazı güvencelere sahip ve bu güvenceler ahlak, etik va bazı kuralların ayakata kalmasını sağlıyor. Bahsettiğim güvencelerden biri siyasiyetçilerin değiştirilebilme imkanı ve muhalefet'te kalabilme imkanı. Ne yazık ki Ahmed Dogan bu imkanlardan yararlanamadı ve bu yüzden XX cı yüzyılın 30-lu 40-lı yıllarında Sovyetler Birliğinde mevcut olan bazı canavarca özelliklere sahip oldu.
Dogan'ın kişisel dramı büyük olabilir, fakat görüşüme göre son 5-10 yıl içinde Bulgaristanda yaşayan türk azınlığına zararları dokunmaya başladı. Onları demokrasi dışı bir ortamda yaşamaya sevkediyor.Dogan yavaş yavaş genel toplumsal ve siyasal sürecin yıkıcısına dönüşüyor. Bu da 90'lı yılların sonlarına kadar devam eden potansiyelini ve yapıcı rolunu göz önüne alırsak, ortaya çok talihsiz bir durum çıkıyor.
Sizce Dogan'ın sessizliği, bu gün “Trud” gazetesine yaptığı kısa yorumlar dışında, nasıl açıklanabilir? Ayrıca yakın arkadaşının cenaze törenine katılmadı. Bu sizce normal bir tavir mıdır?
Umarım Dogan'ın uzun süren sessizliği kendi kişilik deformasyonlarını analiz etme yüzündendir. Sonuçta o bir felsefeci. Aynı zamanda deneyimli bir siyasetçi olduğu için bir şeyin farkında olduğunu umuyorum, o da kendi seçmenlerinin sonsuza kadar totaliter bir yönetim altında kalmalarına göz yummayacakları. Bazı köy ve ilçelerde seçmenlerin yaşamı nerdeyse Ortaçağ feodal bağımlılığını hatırlatıyor. Cenaze törenine gelince Ahmed Emin'in köyunde iyi karşılanmayacağının farkında olmasına ve bu çeşit tepkilerden çekinmesine bağlıyorum.
Birçok siyasi muhalifleri Dogan'ın Ahmed Emin'in ölümünden sorumlu olduğunu düşünüyor. Sizce?
Ahmed Dogan HÖH için böyle bir yol seçti – Lider partisi olmasını, kapsüllü ve kapalı olmasını, kişilik kültünün mevcut olması. Yıllarca herhangi bir parti içi eleştirme imkanını bu yüzden engelledi. Iyi niyetli ve samimi –içten veya dıştan- herhangi bir eleştiri izni vermedi.Bu yüzden Ahmed Emin'in ölümünden sorumlu olmasada ahlaki suçu var .
HÖH‘te zamanla yer alan Mehmed Dikme, Osman Oktay, Güner Tahir Ahmed Dogan hakkında dengesiz olduğunu, kendini kovboy göstermek istediğini ve bir korkak biri olduğunu söylüyorlar. Hedefleri ne olabilir?
Bunlardan herhangi biri, bir noktada kendini savunmak için çalışıyordu çünkü partiden atılmışlardı. Bu yüzden onların söylentileri hakkında konuşmak istemiyorum, bu söylentiler objektiv olamaz. Ama daha önce de söylediğim gibi bir şahıs bunca yıl siyasette kalırsa, özellikle bir sıfır noktasından başladıysa, dengesiz veya paranoik olması veya kendisini kovboy yada playboy olarak göstermesi çok doğal.
Bir süre önce Dogan siyasetten ayrılmak istediğini ve kendisini bilime adamak istediğini açikladı. Sizce bu gerçek bir niyet miydi?
Siyasetten ayrılıp kendini bilime adaması Dogan için bir hayal meselesine dönüştüğünü düşünüyorum. Gerçek niyetli de olma ihtimali var. Lakin parti başkanlığını yakın çevresinden birine bırakırsa büyük bir insani ve siyasi hata işlemiş olacak. Çünkü o lobiler 10 yılı aşkın bir süre boyunca etrafında kaldılar o lobiler bakteryel olarak enfekte olmuş bir durumda- bunlar açgözlü, kendini beğenmiş ve güç için şehvetli insanlar. Dogan'ın duvarları yakması gerek- tıpkı enfekte olmuş doğumevlerinde yaptıkları gibi. Çünkü siyasi hayata genç ve yeni insanlar girmesi gerek - büyük ahlaki ve siyasi anlayışı olan gençler. Çünkü Bulgaristanda hala yeterince aktif ve liberal bir parti mevcut değil- öyle bir parti ki türklere ve müslümanlara umut ve güvenlik versin, halkın ihtiyaçlarını ve umutlarını karşılasın.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.
2 yorum:
Erkan bey sen A. Dogani Nobel odulune tekjif ediyordun.Zozunde insallah duruyorsundur ve calismalarina devam edersin.Unutmayalim A. Doganin faaliyetini Bulgaristanin dmokrasismesinde.
Hak ve Adalet Orgutu,HOH,un bulgaristandaki rolu,orada yasayan Turkleri,Muslumanlari yok etmektir,katil Turk dusmani Jivkov,un "B"planini uydularayak Turkleri ekonomi cokuntu baskisi altinda yerinden ,yurdundan kovarak Turk nufusunu azaltmaktir.
Yorum Gönder