Sayın Lütfü Mestan,
Bulgaristan’da yaşayan Türklerin bilhassa son yirmi yılda milli kültürleri bakımından gerilediği herkesçe kabul edilen bir gerçektir.
Bu sonuç itibariyle yaşadıklarımız şunlardan ibarettir:
- 30 yaşın altındaki gençlerimiz doğdukları köyün, kasabanın, kentin Türkçe adlarını bilmemektedirler.
- İnsanlarımızın Türkçe yazılı ve sözlü ifadeleri yetersiz kalmıştır.
Görülen bu sonuçlar Türk Milletinin, Bulgaristan’da asimilasyona uğradığına, Bulgarlar içinde erimeye başladığına kanıttır.
Türklerin bu asimilasyon süreci devam ettikçe, insanlarımızın tüm sosyal, kültürel ve ekonomik hakları kısaca tüm insan hakları zamanla tamamen yok edilecektir.
Acıdır ama gerçektir: adımızı, dinimizi değiştirsek bile ikinci, üçüncü sınıf vatandaş olarak görüleceğimizi, “dönme” denilerek asırlar boyu aşağılanacağımızı unutmayalım.
TÜRKÇE YOK OLURSA, TÜRKLER DE YOK OLUR.
Bulgaristan’daki Türk Milletinin bu yok olmasını durduracak olan unsurlar Türk okullarında Türkçe eğitim, Türkçe TV ve radyo, Türkçe gazete ve dergilerdir.
Bulgaristan’daki Türk kardeşlerimiz bu kültürel yasal haklarını ne pahasına olursa olsun almalıdırlar.
22 Haziran 1993 tarihinde yapılan Kopenhag Zirvesi’nde, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği’ne tam üye olarak kabul edilecek Bulgaristan gibi ülkelerin uyması gereken siyasi ilkeleri şöyle belirlemiştir:
1. İstikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasinin var olması,
2. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü,
3. İnsan haklarına saygı,
4. Azınlıklara saygı gösterilmesi ve korunması,
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Sözleşmesinin tüm maddeleri, AB’ye üye ülkelerce ve Bulgaristan tarafından çekincesiz kabul edilmiştir.
Diğer taraftan, bu ilkelerin varlığı tek başına yeterli olmamakta, aynı zamanda kesintisiz uygulanıyor olması gerekmektedir.
Bulgaristan’daki Türklerin siyasi hakları bu kadar açık, net ve kesindir.
Avrupa Birliği Konseyi’nin tüm bu ilkelerini kabul etmiş bulunan Bulgaristan’ın Anayasası’nın 36’ncı maddesinin 2’nci fıkrasında “Anadili Bulgarca olmayan vatandaşlar, Bulgar dilinin zorunlu öğreniminin yanında kendi dillerini öğrenme ve kullanma hakkına sahiptir.” hükmü ile ülkede azınlıkların dil haklarına sahip olduğunu kabul etmiştir.
Benzer şekilde Anayasanın 54’üncü maddesinde “Herkes, kanunla tanınan ve teminat altına alınan, ulusal ve evrensel insani kültürel değerlerden yararlanma ve kendi etnik kimliğine uygun olarak kendi kültürünü geliştirme hakkına sahiptir.” hükmü yer almaktadır. Bu hükümle de azınlıkların kendi kültürlerini geliştirme hakkı çerçevesinde dil haklarına sahip olduğu kabul edilmiştir.
Ayrıca, Avrupa Konseyi’nin Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf bir ülke olarak Bulgaristan, Çerçeve Sözleşmede dil haklarıyla ilgili düzenlemeleri yükümlenmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kişinin adını onun özel hayatının bir parçası saymaktadır. Konu, Oslo Tavsiyeleri’nde de ele alınmıştır. Söz konusu belgede, azınlıkların kendi anadillerindeki isimlerini, kendi dillerindeki telaffuza uygun harflerin seçilmesi ile kaydettirme hakkı tanınmıştır.
Tarihten gelen köy, kasaba, kent gibi yerel adlarda, sokak adlarında resmi dilin yanı sıra azınlık dilinin de kullanılmasına ilişkin talep olduğunda, Bulgaristan Devleti bu konuda gerekeni yapmak zorundadır. Yani, yerleşim bölgelerinin adları hem Bulgarca ve hem de Türkçe olarak tabelalarda belirtilebilecektir.
Sayın Mestan, görüldüğü gibi Bulgaristan’daki Türklerin tüm siyasi ve kültürel hakları yasalarca koruma altındadır. Yapılması gereken bu yasal haklarımızın hayata geçirilmesidir.
Dolayısıyla, Sayın Mestan seçimlere giderken sizden bu yasal haklarımızın muhakkak hayata geçirileceği sözünü vermenizi bekliyoruz.
Sayın Mestan,
Bu sözü sizden bekliyoruz ve vereceğiniz bu sözün takipçisi olacağız.
Sağlık ve başarı dileklerimle saygılarımı sunuyorum.
Adnan Pelvanlar
http://balturk.org.tr
0 yorum:
Yorum Gönder