Mehmet ALEV
Şu İngilizceye bayılıyorum, vallahi. O da dil işte, senin benim dilim gibi. Ama dünya hükümdarlığına soyunmuş, gidiyor alimallah.
İtalyancasını, Latincesini de solladı. Bir zamanların o meşhur Frenkcesini de gözlerimizin önünde tuşladı.
Ben bunu bizim mahalle çocuklarından anlıyorum. Türkçe nerde, ana dili nerde? Bu arada Bulgarca da sıkıştırılıp kaldı. Oyun oynarlarken bir çok hallerde " bir, iki " diye saymak yok. Hep bir takım: "uan, tu, tra…"
Bu arada "Pazartesi, Salı " da kalktı ortadan. Ayların adları da ona göre…
Haydi, çocuklar neysem ne. Geçenlerde komşumuz Fatma hanım bizim sokaktan geçerken:
Haydi, çocuklar neysem ne. Geçenlerde komşumuz Fatma hanım bizim sokaktan geçerken:
-Hellooo!- diye bir selam patlatmasın mı. Ona nasıl karşılık vereceğimizi de şaşırdık.
-Neymiş o be Fatoş, halla hulla?
O da bir hazır cevap:
-Selam be kuzum, İngilizçe,"Merhaba!" oluyor. Bütün dünya "Hello"ya geçti. Siz hala:"Halla, hulla"dasınız… Zamana ayak uydurun bakalım, göreyim sizi.
Düşündüm kaldım. Okulda anneler anadilimiz varken bu dili niye tercih ediyorlar?!. Neymiş be: İngilizce harflerle, Türkçe mektup da yazabileceklermiş çocuklarımız. Hatta okul müdürleri bile böyle bir tercihi cani gönülden destekliyorlarmış…
Ne var ki, şu İngiliz alfabesini düşünenler bir kaç küçük hata yapmışlar: Onlarda ne "I" ne "Ü" ne de "Ö" var! Bize göre, daha başka eksiklikleri de olabilir. Örneğin: " Bir taş attım" cümlesini İngilizce harflerle yazacak olursak: Bir tas attim! Olacaktır.
Kafanız hiç karışmadı mı? Atılan "taş" mı, "tas" mı?
Ve atılan neyse kimin başına isabet etti?
0 yorum:
Yorum Gönder