Yurtdışında Yerinde Oy Kullanmanın Anlamı

6 Ağustos 2014 Çarşamba |

Doç. Dr. Kudret Bülbül
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı


2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri birçok ilki beraberinde getirmektedir. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız ilk defa bulundukları ülkelerden oylarını kullanabileceklerdir. Demokrasi tarihimizi seçimlerin ilk kez yapıldığı 1876 ile başlatırsak yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız, demokrasi tarihimizde ilk kez bulundukları ülkelerde Türkiye için oy kullanabileceklerdir.
Bir başka ilk ise yine demokrasi tarihimizde ilk kez Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilecek olmasıdır. Bugün hiç kimse hangi apoletlinin ne dediğini tartışmıyor. Genç subayların ya da ismini vermek istemeyen bir askeri yetkilinin açıklamaları gündemi oluşturmuyor. Bu durumu 2007 referandumuna borçluyuz. 2007 referandumundan bir gün önce yayınlanan bir yazımın başlığı “Referandumun Anlamı: Devlet İktidarını Kim Belirleyecek” idi. Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilecek olması ile sorunun yanıtı artık ne bir şekilde verilecektir.

Yurtdışı Seçmenlerimizin Genel Görünümü

Halihazırda tüm dünyada 2.767.082 kayıtlı seçmenimiz bulunmaktadır. Seçmen sayısının adres kayıt sistemi esasına göre belirlenmesi ve ilk kez ilgili kayıtların geniş kapsamlı güncelleştiriliyor olması nedeniyle gerçek sayının bu sayının üzerinde olduğunu tahmin etmek zor değildir. Görüldüğü gibi, dünya ölçeğinde baktığımızda en fazla seçmen sayımız Avrupa’da bulunmakta; Avrupa’da ise tek başına Almanya toplam yurtdışı seçmen sayımızın yaklaşık %50’sini oluşturmaktadır.

Gümrük kapılarında oy kullanma bugüne kadar yurtdışı seçmen için uygulanan tek oy verme yöntemiydi. Bu durum vatandaşlarımızın siyasal katılımının çok düşük kalmasının önemli bir nedenidir. 2011 genel seçimlerinde 2.568.979 seçmenin 129,283’ü gümrük kapılarında oy kullanmış ve katılım oranı %5’te kalmıştır. Yüksek Seçim Kurulu verilerine göre, yurtdışı seçmen kütüğüne kayıtlı toplam 2.767.082 seçmen, Türkiye’deki toplam seçmen sayısı ile kıyaslandığında toplam seçmen oranının yaklaşık %5’ini oluşturmaktadır. İzmir’in 3.030.462 seçmeni ve 26 milletvekili olduğu düşünüldüğünde, yurtdışı seçmen oranının Türkiye için ifade ettiği anlam daha iyi görülebilir. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza bulundukları ülkelerde doğrudan oy kullanabilme hakkı verilmesi ile seçimlere siyasal katılımlarının büyük oranda artacağı öngörülebilir. Daha önceleri sadece gümrük kapılarında oy kullanabildikleri için %5 ile sınırlı kalan seçimlere katılım oranının çok büyük oranda artacağı beklenebilir

Artan seçimlere katılım oranı kuşkusuz başta ülkemiz olmak üzere vatandaşlarımız ve yaşanılan ülke için pek çok yeni sonuçlar doğuracaktır. Yurtdışı seçmeninin seçme seçilme hakkını tanıyan ülkelerin sayısı giderek artmaktadır.

2007’de dünyada 115 ülke yurtdışında yaşayan vatandaşlarının oy kullanmasına imkân tanırken 2014 itibariyle 130 ülke yurtdışındaki vatandaşlarına oy kullanma imkânı sunmaktadır.
Yerinde Oy Kullanma Hakkının Yurtdışında Yaşayan Vatandaşlarımız İçin Anlamı

Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın bulundukları ülkede ve Türkiye’de bugüne kadar siyasete katılım oranlarının genel olarak çok düşük kaldığı söylenebilir. Bu düşüklüğün önemli bir nedeninin vatandaşlarımızın Türkiye’yi ve bulundukları ülkeleri oy kullanarak etkileyebileceklerine dair siyasal etkinlik inançlarının düşük kalmasının olduğu belirtilebilir. Siyaseti ve siyaset üzerinden toplumsal yaşamın diğer unsurlarını etkileyebileceğine dair bir inanç ve imkan söz konusu değilse siyasal katılım da büyük oranda anlamını yitirmektedir (bazı ülkelerde çifte vatandaşlığın verilmemesi vb).

Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın yerinde oy kullanma hakkı bu geleneksel durumu kökten değiştirici nitelikte bir adımdır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair katılım oranı beklentisinin yüksekliği, halihazırda siyasal partilerin cumhurbaşkanlığı seçimine dair Avrupa’da yaptığı çalışmalar, bazı ülkelerin yeni duruma adaptasyonda gösterdiği sıkıntılar bu değişimin önemli göstergeleridir.


Vatandaşlarımızın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüksek oranda oy kullanarak göstereceği siyasal katılımın pek çok sonuçları olacağı, bu katılımın başka tür siyasal, sosyal, ekonomik, medyatik katılım türlerini daha fazla tetikleyeceği öngörülebilir.

En temel vatandaşlık hakları olan seçme hakkının kullanımı diğer tüm vatandaşlık haklarının kullanımına zemin teşkil edecektir. Siyasal katılımın artması sonucu Mecliste kuvvetlenen temsiliyet, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza ilişkin politikaların çizilmesini ve yürütme organları tarafından daha etkin icra edilmesini kolaylaştıracaktır. Bu gelişmenin kendilerine yurtiçinde ve yurtdışında sunulan kamu hizmet kalitesinin artması ve ülkeleriyle ilişkilerinin gelişmesi gibi çok yönlü siyasi, psikolojik ve sosyolojik olumlu etkileri bulunmaktadır. Seçme hakkının kullanımıyla yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız, sadece kendilerini ilgilendiren konularda değil, Meclis vasıtasıyla eğitim, sağlık, ekonomi gibi tüm toplumu ilgilendiren alanları etkileyebilecek ve anavatanının geleceğinde söz sahibi olabileceklerdir. Bu etki Mecliste temsil gücü açısından yaklaşık 2.8 milyon yurtdışı seçmen ile Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerimize benzer nitelikte bir etki düzeyi oluşturabilecektir.

Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız açısından Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en önemli anlamı, bulundukları ülke ve Türkiye siyasetini etkileyebileceklerine dair artacak inançları ve özgüvenleri olacaktır. Uzun yıllar Türkiye ve bulundukları ülkeler tarafından ihmal edilmiş, zaman zaman baskı altına alınmak istenmiş ve bu nedenlerle belirli oranda pasifize edilmiş vatandaşlarımızda artacak etkin olabilme inancı ve özgüven kendilerini, yaşadıkları ülkeyi ve Türkiye’yi yeniden konumlandırma arayışı ile sonuçlanabilir. Bu sorgulamanın doğal sonucu vatandaşlarımızın sadece siyasal alanda değil, sosyal, kültürel, akademik, entelektüel, ekonomik vs alanlarda bulundukları ülkelere ve Türkiye’ye çok yönlü katılım çabaları içerisine girmeleridir. Böyle bir çabanın doğal sonucu da Türkiye’nin ve özellikle içerisinde yaşadıkları ülkelerin vatandaşlarımızı konumlandırma biçimlerinin değişmesidir. Gerek vatandaşlarımızın kendilerini konumlandırma biçimlerini değiştirmeleri (daha etkin olabileceklerini görmeleri) ve gerekse buna bağlı olarak bulundukları ülkelerin vatandaşlarımızı konumlandırma biçimlerinin değişmesi, uzun vadede vatandaşlarımız açısından son derece olumlu sonuçlar doğurabilecek gelişmelerdir.

Türkiye Siyaseti İçin Anlamı

Yukarıda da belirtildiği gibi yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız 50 yıllık bir ihmal edilmişlik ve kendi halinde bırakılmışlık ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu açığı kapatmak amacıyla 2010 yılında Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı kurulmuştur. YTB çalışmalarını sürdürmektedir. Vatandaşlarımızın bulundukları yerlerde oy kullanabilmeleri, artan siyasal katılımları ve Cumhurbaşkanı adaylarının kendilerine gösterdiği ilgi (keza önümüzdeki diğer seçimlerde kendilerine gösterilecek ilgi) yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın ihmal edilmişliğini kendiliğinden kaldıracak süreçlerdir. Halihazırda bu süreçler aktif bir biçimde yaşanmaktadır.

Seçimler aracılığı ile yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın entelektüel, akademik, ekonomik, siyasal, kültürel kapasitelerine yönelik artacak farkındalık ile tersine beyin göçü daha fazla artabilir. Türkiye çok yönlü olarak daha fazla yurtdışından beslenecektir. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın ulusal politikalarda söz sahibi olmaları, karar mekanizmalarına daha fazla katılmaları ve özel ya da kamu sektöründe Türkiye’de daha fazla yer almaları, küresel entelektüel sermayemizden daha fazla yararlanabilmek açısından ülkemiz adına önemli bir kazanımdır. Türkiye’nin 2000’li yıllarla birlikte gerçekleştirmekte olduğu çok yönlü gelişim trendleri ile böyle bir süreç zaten yaşanmaktadır. Tersine beyin göçünün, seçim süreçlerinde yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza yönelik artan farkındalık ile daha fazla artacağı öngörülebilir. Bu durum aslında ülkemiz açısından bir fırsattır. Yurtdışı deneyimine sahip, dil sorunu olmayan, bölgesel/küresel gelişmelerden daha fazla haberdar bireylerin başta siyaset olmak üzere ülkemizin farklı alanlarında daha fazla yer almaları kuşkusuz ülkemize pozitif ivme kazandıracaktır. Yurtdışında yaşayan seçmen sayısının büyüklüğü Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerimizle kıyaslanabilir niteliktedir. Bu büyüklük Türkiye siyasetini doğrudan etkileyebilecek niteliktedir. Bu nedenle yurtdışı vatandaşlarımıza yerinde oy kullanma hakkı verildikten sonra, Türkiye’de yapılacak bütün siyasal analizlere bu durumun dahil edilmesi gerekir. Seçmen sayısının büyüklüğü doğal olarak Türkiye siyasetini yurtdışı taleplere daha duyarlı hale getirecektir. 50 yıl boyunca ihmal edilen, sesleri duyulmayan vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına önceki yıllardaki gibi kayıtsız kalınması artık mümkün değildir.

Yurtdışında yaşayan seçmen sayısının büyüklüğü siyasal partilerin yurtdışı teşkilatlanma çalışmalarını da arttıracaktır. Siyasal partilerimiz yurtdışında daha fazla temsilcilik açma yoluna gideceklerdir. Artan temsilcilikler üzerinden yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız Türkiye’de yine daha fazla seslerini duyurabileceklerdir. Yerinde oy kullanma hakkı ve artan siyasal katılım ile yurtdışı vatandaşlarımızın sadece seçme hakkı ile sınırlı kalmayacağı, seçilme hakkına ilişkin talepleri daha gür bir biçimde ifade edeceği rahatlıkla öngörülebilir.

Yaşanılan Ülke İçin Anlamı

Özellikle Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımıza ilişkin olarak toplumsal görünümlerinin daha muhafazakar olmasına rağmen, siyasal görünümlerinin daha seküler olduğu gözlemi yaygınlıkla yapılmaktadır. Muhafazakar kesimlerin siyasete ilgisizliği, bu kesimlerin çoğunlukla iş amaçlı oraya gitmiş olmaları, seküler kesimlerin daha ideolojik nedenlerle Türkiye’den ayrılmış olmaları, içerisinde yaşanılan ülkelerin Türkiye kökenli göçmenlere ilişkin tercihleri vs bu sonucun önemli nedenleri arasında sayılabilir. Cumhurbaşkanlığı seçimleri vatandaşların siyasal tercihlerini ortaya koyarken, yukarıdaki gözlemin doğruluğunu da test edecektir. Muhafazakar kesimlerin oy kullanma oranları artar ve Başbakan Tayyib Erdoğan diğer adaylardan çok daha fazla oy alırsa, bu sonuçlar özellikle Avrupa’daki siyasal arenayı etkileyici niteliktedir.

Böyle bir sonuç siyasal görünüm ile toplumsal görünümün örtüşmediği, var olan siyasal görünümün toplumsal karşılığının çok fazla olmadığını ortaya koyacaktır. Bu durum, daha önce siyasete ilgi duymayan kesimlerin aktif siyasete katılımı biçiminde de okunabilir. Nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin, seçimler aracılığı ile demokratik süreçlere daha fazla katılım sağlanması durumunda toplumsal görünüm ile daha uyumlu siyasal tercihlerin/görünümün öne çıkması beklenebilir. Seçim sonuçlarına göre, Avrupa’daki siyasal partilerin sonuçlara kayıtsız kalmaması, yeni dönemde aday profillerini bu sonuçlara göre revize etmeleri beklenebilir.

Türkiye kökenli insanlarımız açısından Avrupa’da toplumsal görünüm ile siyasal görünümün daha fazla örtüşmesi aslında Türkiye AB ülkeleri açısından son derece olumlu bir gelişmedir. Çünkü AB ülkeleri siyasetçilerinin yeni dönemde toplumsal karşılığı daha fazla olan kesimler tarafından bilgilendirilmesi daha sağlıklı sonuçlar üretecektir. Ne Avrupa’da ne de Türkiye’de toplumsal karşılığı fazla olmayan kesimlerin Avrupa siyasetinde etkin olmaları ve AB ülkeleri yöneticilerinin bu kesimler üzerinden Türkiye’ye dair bilgilenmeleri Türkiye – AB ülkeleri arasında pek çok yanlış bilgi ve yönlendirmenin temel kaynağıdır. Böylelikle Türkiye’ye ilişkin toplumsal karşılığı daha fazla olan kesimler üzerinden AB ülkeleri yetkilileri bilgilendirilmiş ve ilişkiler daha sağlıklı bir zemine taşınmış olacaktır. Vatandaşlarımızın siyasal tercihlerinin daha görünür ve net bir biçimde ortaya çıkması hem vatandaşlarımız hem de bulunulan ülke açısından pek çok olumlu sonucu beraberinde getirecektir.

Vatandaşlarımızın artacak siyasal katılımı bulundukları ülkelerde sorun yaratır mı?​

Vatandaşlarımızın, oy verme, aday olma, protesto gösterilerine katılma, tepkilerini dile getirme gibi yöntemlerle artacak/artan siyasal katılımı bazı Avrupa ülkelerinde tedirginlik yaratmaktadır. Bu tedirginlik son derece yersizdir. Bu ülkeler genellikle bulundukları ülkelerde topluma yeterince katılmadıkları, entegrasyon sorunları yaşadıkları, paralel hayatlar kurdukları gibi vatandaşlarımıza yönelik eleştirilerde bulunmaktadırlar. Böyle bir durum var ise bu durumun sorumlusu Türkiye değil, büyük oranda içerisinde yaşanılan ülkelerdir. Çünkü Türkiye uzun yıllar yurtdışı vatandaşlarını ihmal etmiş, onlara yönelik bir politika geliştirmemiştir. Dolayısı ile gelinen noktada uyum ya da uyumsuzluğa ilişkin varsa eğer sorunların sorumlusu daha çok ilgili ülkelerin geliştirdiği politikalardır (Örneğin ailelerin yanlış uygulamaları ile göçmen çocukları ailelerinden alınmaktadır. Bu uygulama çocuk için ilgili ülke tarafından bir çıkış kapısı olarak görülebilir. Ama diğer taraftan aynı uygulama ile karşı karşıya kalan aileler, onların yakın çevreleri ve genel olarak göçmenler çok ciddi panik ve endişeye kapılmakta, ilgili ülkeden ve politikalarından adeta kopmaktadır)

Vatandaşlarımızın yerinde oy kullanma ile siyasal katılımlarının ve siyasal katılımın teşvik edeceği diğer sosyal, kültürel, ekonomik, entelektüel katılımlarının artması, aslında ilgili ülkelerin uyguladıkları yanlış politikaları tamir edici, bu politikalar nedeniyle içerisinde yaşanılan toplumdan uzaklaşan vatandaşlarımızın toplumsal uyumunu arttırıcı niteliktedir. Bu nedenle vatandaşlarımızın siyasal katılımından tedirginlik duyan ülkelerin tam tersine vatandaşlarımızın siyasal ya da diğer katılım türlerini teşvik etmesi gerekir. Böylelikle esas olarak ilgili ülkede yaşayan ve o ülkenin bir parçası olan insanlar yaşadıkları ülkelere daha fazla katkı verebilsin.

Vatandaşlarımızın çok yönlü katılımlarının desteklenmesi aslında Avrupa Birliğinin temel değerlerinden olan “aktif yurttaşlık” ilkesinin de bir gereğidir. Aktif vatandaşlık esas olarak çok yönlü katılıma refere etmekte, vatandaşların dahil oldukları toplumdaki problemleri tanımlamada ve bunlarla baş etmede ve aynı zamanda yaşam kalitelerini yükseltmede aktif biçimde yer almalarını sağlayan imkanlara sahip olmaları şeklinde tanımlanmaktadır. “Aktif Vatandaşlık” genel anlamı ile bireylerin içinde yaşadıkları kent ya da ülke sorunlarını belirleme, bunlarla mücadele etme ve yaşam kalitesini artırma doğrultusunda katılım olanağına sahip olması olarak anlaşılmaktadır. Aktif vatandaşlığa yapılan vurgunun bir diğer gerekçesi ise dışlanmanın önüne geçilmesi ve toplumsal birlik ve beraberliğin sağlanması olarak ifade edilmektedir

Aktif vatandaşlık kavramı Avrupa Birliği kurucu anlaşmalarında da rastladığımız bir kavram olup, 2011 yılı Avrupa Birliği tarafından alınan bir kararla “Aktif Vatandaşlığın Gelişmesi için Avrupa Gönüllülük Yılı” olarak ilan edilmiş ve bu bağlamda AB kurumlarında ve AB üye ülkelerinde aktif vatandaşlığa vurgu yapan çeşitli aktiviteler yapılmıştır.


Sonuç Olarak

Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız açısından kullanamadıkları ve bu nedenle %5 ile sınırlı kalan gümrük kapılarında oy verme hakkı doğal olarak Türkiye ve bulundukları ülke siyasetinde fazla bir etki oluşturmamıştır. İddialı bir ifade olabilir belki ama; yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza yerinde oy kullanma hakkı verilmesi, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız açısından 1950 ile demokratik siyasal hayata geçişin ülkemizde yarattığı sonuçlar kadar sonuç doğurmaya gebe bir süreçtir. Çünkü yerinde oy hakkı verilmesi ile yurtdışı vatandaşlarımız açısından demokrasilerin en temel değeri olan oy kullanma hakkı, kullanılabilir bir hak haline gelmektedir. Türkiye’de demokrasiye geçiş ile esas oyuncu (halk), bütün vesayet zincirlerine rağmen, ağır ağır sahneye çıkmaya başlamış ve 2000’ler sonrasında en fazla olacak şekilde bu zincirleri kırmışsa, yurtdışında da benzer süreçler beklenebilir. Vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde ve Türkiye’de topluma siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, entelektüel vb çok yönlü katılımlarını arttırmaları geleneksel pozisyon alışları tersyüz edebilecek; yeni süreçler, yeni pozisyon alışlar gelişebilecektir. Daha fazla katılım ile sonuçlanabilecek bu süreçler aslında vatandaşlarımız, yaşanılan ülkeler ve Türkiye için çok daha sağlıklı fırsatlar sunacaktır. Artan katılım ile birlikte yurtdışındaki Türkiye toplumu ile ilgili ülke ilişkileri daha sağlıklı bir şekilde yeniden kurulacaktır. Toplumsal karşılığı daha fazla bulunan kesimlerin bulundukları ülkelerde temsiliyetlerinin çok yönlü artması ilgili ülke-Türkiye ilişkilerinin daha gerçekçi, doğru ve güvenilir bir biçimde kurulmasına yardımcı olacaktır. Yerinde oy kullanma ile demokrasinin daha mümkün hale gelmesi ile artacak demokratik katılım süreçleri hem yurtdışındaki vatandaşlarımız, hem ilgili ülkeler hem de ülkemiz için son derece olumlu sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bazı ülkelerde dikkat çeken gereksiz tedirginliğe ve alınganlığa gerek yoktur. Türkiye açısından bakıldığında ise, ilk kez başlayacak yerinde oy kullanma süreçleri ile belki de yurtdışı ve yurtiçi ayrımı belirli oranda azalacak ve kendi vatandaşları ile ortak bir geleceği birlikte inşa etmek daha fazla mümkün
hale gelecektir.

0 yorum:

Yorum Gönder

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.