Biz Filibe diyoruz, Bulgaristan'da Plovdiv diyorlar.
Balkan Savaşı'nda Osmanlı'nın toprak kaybetmesiyle birlikte “elveda Rumeli“ diyen ecdadımın ülkesine gitmek geçen hafta nasip oldu. Tıpkı Adıyaman'daki fabrika çekimlerinde olduğu gibi bu kez de Aktaş Grup'un Plovdiv fabrikası için yola çıktık. Aktaş, fabrikasının bahçesine Bulgar ve AB bayrağı yanı sıra Türk bayrağını da dikmeyi başarmış.
Öncelikle Bulgar sınırından girerken (Bu not önemli, kimse Bulgaristan demiyor “ herkes Bulgar'a gittim Bulgar'dan geldim.“ şeklinde cümleler kuruyor.) şu an bile kaşınmama neden olan binlerce böcek karşılıyor. Üstelik dikkat edin paçanızdan içeri girmesinler“ şeklinde uyarı almak sizi Karadenizliler gibi yerinde duramaz bir hale getiriyor. Neyse ilk izlenim yanıltıcı olsun diyerek yol almalıyız. (Hayır hayır bir daha böcek olmayacak şeklindeki telkinlerle. )
Filibe 600.000'e yaklaşan nüfusuyla Bulgar'ın ikinci büyük şehri. Şehir girişlerindeki dev ve terk edilmiş fabrikalar komünist dönemin gölgeleri.
İşsizlik büyük dert. İş bulanlar için de hayat çok şey vaat etmiyor. Çünkü asgari ücret Türkiye'dekinin yarısı kadar. İş için kendini parçalamıyor insanlar, olmuyorsa olmuyordur yaklaşımı hakim. Bizim gibi bir oldurma çabası yok. Yılda iki kez tatil yapmak neredeyse olmazsa olmaz.
Temizlik kültürünün Türklerle birlikte göç ettiği söyleniyor. Komünist sistemin sosyal güvencesini mumla arayan Bulgar'ın içinde bulunduğu sistemle uyum sorunu yaşaması nedeniyle depresyona girdiği ve tembelleştiği de konuşulanlar arasında.
Eğitim paralı. Her ay her çocuk için 30 leva ödenmesi gerekiyormuş. Asgari ücret 250 leva civarı ….
Sağlık hizmeti de kabus olmuş sosyal güvenceden mahrum olanlar için, bizde yeni başlayan aile hekimliği sistemi benzeri uygulanıyor. Komünist dönemde yılda iki kez genel kontrol şartı vardı ve koruyucu hekimlik gerçekten uygulanıyordu diyorlar.
Euro'ya geçmekten korkuyorlar. Yunanistan bile toparlayamadı biz baş edemeyiz Euro'nun getireceği enflasyon ile serzenişi hakim.
Filibe'de 5 üniversite bulunuyor. Genç nüfus önemli. Çarşısı kampus gibi. Çok sayıda genç insan var. Çarşı, Dedeman otelle başlayıp, Cuma camisi ile biten hattan oluşuyor. Bu hat bizim Beyoğlu adeta. Sağlı sollu eski yapılarla çevrili, trafiğe kapalı bir sokak. Mazi kendini kalın duvarlı ve her biri kale gibi duran binalar yanı sıra şehre yayılan heykeller ile de hissettiriyor.
Bu şehirde Roma var, Osmanlı var, komünizm var. Kapitalizm yeni yeni inşa ediyor kendini ve ne yazık ki mevcudu yok eden bir ilerleyişi var. Yeni binalar yapılmaya çalışılırken alttan sürekli Roma dönemine ait kalıntılar çıktığından söz ediliyor. Hatta bir alışveriş merkezi kendine alt kat açmaya çalışırken bir Roma yapısı ile karşılaşmış ve yürüyen merdivenlerle Roma dönemine inilen bir ironi çıkmış ortaya.
Ancak hakkını yemeyelim Osmanlı evleri birer biblo gibi duruyor. Evlerin çoğu müze olarak kapılarını açık tutuyor ziyaretçilere. Sokaklar taş döşeli ve evlerden gelen ahşap kokusu mu yoksa saksı çiçeklerinin kokusu mu daha baskın diye düşündürtüyor sizi.
Filibe'de İstanbul gibi diyorlar yedi tepe üzerine kurulu, Meriç sularında gemiler yüzerken bu tepelere yanaşırlarmış rivayetini paylaşıyorlar.
Bu arada şehir gerçekten yeşil. 5 ağaçtan fazlasını kesmek için hükümet izni gerekiyormuş.
Merkezdeki Cuma camisi ahşap ve taşın nasıl ince işlenebildiğinin güzel örneği. Camiden gece elbiseleri ile çıkan insanlar görmek şaşırtıcı ama imam nikahı için gelen gelin ve damadın arkadaşlarının oluşturduğu bu farklılık caminin imamının yeter ki gelsinler diyerek kıyafet sınırlaması gibi kıstaslar koymamasının Mevlevi yansıması.
Burası eskiden ekmeğini topraktan çıkaranların memleketiymiş, çok ekilip biçilmiş. Bulgaristan'daki tarım arazilerinin 7'de 1'i Filibe topraklarından oluşuyormuş. Ama şimdi ekip biçen yok, para etmiyor diyorlar.
Yol boyunca ilerlerken köylerde bu güne kadar görmediğiniz fotoğraflarla karşılaşabilirsiniz. Mini etek giymiş , straplez bluzlu kadınlar karpuz satıyor örneğin. Bunun kesinlikle modernizm ile açıklanması gerek. Zaten Filibe sokakları da Bodrum gibi.
Filibe Varna tarafına yapılan önemli turizm yatırımları nedeniyle yatırım planlarında geride kalmaktan şikâyetçi. Varna ve Karadeniz kıyıları turizmin kısa vadede patlayacağı noktalarmış.
İşte böyle bir ülke ve bir şehirden kısa kısa notlar….
Filibe notları
10 Ağustos 2010 Salı |
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.
0 yorum:
Yorum Gönder