Balçıkla boğulanlar ve sözün bittiği an

28 Kasım 2010 Pazar |

Acizlikler ve komiklikler ülkesi olmaya devam ediyoruz  Dünkü gün yine olanlar oldu,yine çok öfkelendik ve üzüldük,yine öz vatanımızda üvey evlat muamelesi gördük.Baş Müftülüğümüzün idari binası yine sirk alanına dönüştürüldü.Güya,bu sefer palyaçolar alacak-verecek meselesi için geldiler.Sahnede yine acemice ve tanıdık bir senaryo oynanıyordu.Rol gereği yine kapılar,camlar kırıldı,yine demir korumalıklar yerle bir edildi.Bina içerisinde küçük pataklamalar,kalın enseli şoparlar,ne konuştuğunu bilmeyen cahil polisler…Hani, derler ya,Kambersiz düğün olmaz diye,adeta hazır kıta bekleyen Milletvekillerimiz yine imdada yetiştiler.Bugün isimlerini gazetelerde okumuşsunuzdur.Bu postmodernizmin demode sahnelerinin cereyan etmesine olanak sağlayanlar, bu kez duvara tosladılar.Sen,1991 yılından itibaren,doğru dürüst Baş Müftülük seçim oluşumunu hukuken garantilemezsin, ama sonra koşup ölü doğan bebeye can vermeye kalkışırsın…
Güya bir Avrupa Birliği üyesi ve demokratik devletiz,fakat seçtiğimiz Baş Müftü gidip Bursa’da destek ve yardım arıyor.Hıristiyan kulübünün başkentinde onu kabul edecek ve sorununu çözecek makam mı yok dersiniz,ya da o kulübün lojasına seçtiğimiz milletvekilleri oraya yalnızca Brüksel lahanası yemeye gidiyorlar…Avrupa Birliği ve Bulgaristan devlet mekanizması bir buçuk milyon üyeli dini toplumumuzu kabullenmek istemiyor,belki de bunu bertaraf etmek arzusunda yanıp tutuşanlar vardır.Kurumlar yok sayılabilir,fakat Bulgaristan Müslümanları tarih boyunca var olacaklardır,aynısı arkalarındaki duran 300 milyonluk Türk Dünyası için de geçerlidir…
Anayasamıza göre,devletin din işlerine karışması aykırıdır,fakat buna rağmen, 20 yıldır Müslümanlarımızın faaliyetlerine durmadan çomak sokuluyor ve böylece mümin kardeşlerimizin huzuru ve neşesi kaçırılmaktadır.Peki,oy verdiğimiz siyasiler neler başardılar bu zaman diliminde?Nasıl oluyor da, bu Baş Müftülük krizi 1991 yılından beri çözümlenemiyor?O tarihte bir tek imamlarımızın imzaları yeterli kılınmıştı ve müftülük mertebesinden o malum şahıs uzaklaştırılmıştı.İnsan olduğunu unutanın, hırsızların,dümen bozanların,art niyetli çöl şeyhlerinin pis paralarını ülkemize akıtanların,çarpık tarikat bozuntularının eteklerini öpenlerin isimlerini anmak bile tahammül edilemez,fakat 1996 yılında, totalitarizmin uzantıları , o güzelim makamın kirletilmesi için, yine aynı kuklayı oraya dikme cüretini gösterdiler.Ertesi yılki kongreyi Mustafa Aliş kazandı.2005,2008 ve 2009 yılındaki kongreleri hep o kazanmıştı.Bu yıllar zarfında mahkemeler tıkır,tıkır işletiliyordu.Buna karşın mevcut Baş Müftümüz neler yapıyordu?Neden 2008 yılının kongresi iptal edildiğinde,mevcut mevzuatın izin vermediği halde, 2009 yılı kongresine gidildi?Kimlere güveniyorlardı Mustafa Aliş Hacı ve çevresindekiler,neden kanuna aykırı bu yol seçildi?Yılların biriktirdiği cevapsız sorular ve yığınla sorunlar,bunları mı hak ediyoruz biz…
Bulgaristan hükümetleri ve yargı sistemi, Baş Müftülük organına yıllar yılı köstek oluyorlar,komünist sistemde ise bu fark etmezdi, çünkü müftüler Civkof’un du,camiler ve seccadeler ise bizim.Bunca ayrımcılık ve tahammülsüzlükten sonra ,bizim yaşlı amcalarımız ve onların yetiştirdiği pırlanta gibi torunları,illaki bir gün meydana çıkarlar ve haykırırlar, cümle alem duysun diye; “ - Alın,Müftülüğünüzü başınıza çalın,aç şoparlara ve çakallara yuva olsun!”Bulgaristan Müslümanları asla bu kadar aciz değildirler, akıllarını da yitirmemişlerdir.Bugün onlar özgürdür ve hür iradeye sahiptirler.Aralarında aydını ve eğitimlisi fazladır,fakat hepsi çok metanetli,vakur ve sabırlıdırlar.Vatanlarına, devletin kanun ve yasalarına karşı sadıktırlar, hürmetleri büyüktür.Ne yazıktır ki,aynı hoşgörüyü ve insancıl davranışı karşı tarafta görememektedirler.Böyle densizlikler devam ettikçe, ülkemizin refahı ve huzuru mu düzelecek,yoksa balçığın derinliklerinde mi boğulacağız…
Vakıf değerlerimize,Müslüman Cemaatimizin mal ve mülküne neden sahip çıkmıyoruz ve çıkamıyoruz?Nasıl oluyor da , bir zırdelinin milyonlarca levalık usulsüzlüklerine,bunca büyük, üstüne menşesi belirsiz ,bu para akışlarına,Bulgaristan toplumu neden göz yummaya devam ediyor?Nerede bu devletin Başsavcısı?Medyalarda ki yansımalar doğruysa ve eğer seçilmiş Baş Müftümüzün iktidarında da bazı yolsuzluklar cereyan ettiyse, bunun hesabı mutlak suretle sorulacaktır.
Seçilmiş Baş Müftümüz Bursa’da konferans verdi,nedense iki gün sonra Sofya’da baskın yedik…Bursa seferinde, Baş müftümüzün yanından hiç eksik olmayan, tanıdık bir şahıs görüntüledik,demek ki Baş Müftümüzün,ya da aynı şahsın, siyasi desteğe ihtiyaçları vardı.Din işlerimize siyasetçiler burun soktukça,durumumuz ortadadır ve malumdur.Bu kişi yakın zamanda BAHAD yönetimine karşı dilinden zehir akıtıyordu,şimdi ise BAL-GÖÇ başkanının yanı başında oturuyordu.Bu toplantıda gözlerim boşuna bizim eski mücahitlerimizi,kahraman ağabeylerimizi aradı.Nedendir bu kamplaşmalar,bölünmüşlükler?Bizim siyasetçilerimiz,sivil-toplum aktivistlerimiz ,acaba ,doğru yoldalar mı?Doğru hedefler amaçlanıyorsa, neden bu olumsuzluklar bizleri rahatsız etmeye devam ediyor? Müslüman Cemaatimizi kendi haline mi bırakmak gerekiyor,yoksa çok daha aktif ve etkin bir şekilde Bulgaristan Türklerinin bütün sorunlarına el atmanın zamanı mı geldi?Önce, biz kendi aramızda ki barışı ve beraberliği pekiştirmeliyiz.Yıllardır Avrupa Birliği nezdinde bir tek göçen kuruluşumuz hak ve özgürlüklerimizin mücadelesini veriyor. Hangi sebeplerden dolayı ve neden HÖH , Bulgaristan’daki ve Türkiye’deki öteki sivil-toplum kuruluşlarımız bunların yanında yerini almıyor?Baş Müftülük sorununu çözmek için AB’nin bir tek BAHAD ’ı muhatap almasını mı bekleyeceğiz…
Yeni tarihimizdeki “Kara cumartesi ”geride kaldı.Yarın,Sofya Başsavcısı, kırılan kapıların hesabını soracak, eğer suçluları bu sefer de ifşa edemezse,bu görevini ,herhalde,bırakır artık…Bütün olumsuzluklara karşın ben yarınlarımızdan umutluyum.Karşılaştığımız bu iç bunaltıcı son olayda,gözlerim hoşuma giden bir enstantane görüntü yakalandı.Gelişen arbede sırasında, kırmızı elbiseli yaşlı bir amcamız,adeta bir Türk’ün dünyaya bedel edasıyla,zorbaların önünde kol kanat germişti.Şuursuz bir dalkavuğun kendisine ismini sorduğunda,aldığı cevabı, tahmin edemezsiniz;”-Ben Bulgaristan Türküyüm!”Sözün bittiği an…Nokta!

28112010

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Objektiv bir şekilde, problemleri tarafsız olarak değerlendirmeniz için sizlere teşekkür ederiz Mümin bey !
Keşke o problemleri çözemeyenler bu yazıyı okusalarda, sorunların nereden kaynaklandığını anlasalar !
Elinize ,kaleminize sağlık Mümin bey !

Yorum Gönder

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.