Bir toplum için cahiller tehlike, diplomalı cahiller ise felakettir

19 Ocak 2012 Perşembe |

Rafet ULUTÜRK

Komünist sisteminin gelmesiyle Bulgaristan’daki Türk toplumu ahlaki ve kültürel gerilemesinin temelleri atılmıştır. 1947 yılında Nüvap okullarının kapatılmasıyla 50’li yıllarda Türk okullarının devletleştirmesiyle Türklük ve Müslümanlık şuurunun kaynağı kurutulmuş oldu.
1950-51; 67-68; 1977-78 göçleriyle bu okullardan mezun olmuş ve önderlik yapabilecek vasıf sahibi şahıslar göçe zorlanıp Bulgaristan’ı terk etmek zorunda kalmışlardır. Ardından Bulgaristan komünist yönetimi Türklerin arasında “kendi aydınlarını” yaratmaya başlamıştır.
Bu aydınları seçer iken asil, soylu ve ahlaki hisleri yüksek Türk Müslüman ailelerden uzak durarak ve bu ailelerin her şekilde maddi ve manevi önleri kesilerek hareket edilmiştir.
Kişiliksiz ahlaki ve milli değerleri düşük olan kimseleri sisteme uygun şekilde eğitilerek belirli görevlere getirilmişlerdir. Bunun en çarpıcı ve kabul edilemeyecek şekli yurt dışında sisteme uygun sözde din eğitimi olanlardı. Bu şahıslar kendi yörelerinde kendi insanlarını yok etme pahasına sisteme uygun şekilde görev üslenmişlerdir. Sınırsız maddi ve sisteme uygun şekilde mükâfatlandırarak bu sözde önderlerinin hayatları özenti haline getirilmiştir.
Maneviyat temelinden yoksun yetişen genç nesiller bunlara özenerek yetişmeye başlanmıştır. Daha da ötesi Türk-İslam anlayışında hayatını idame ettirenlerin önüne yeni sisteme göre ”Türk gibi” eğitilmiş sözde aydınları geçirilmiş ve kendi toplumunu yok etmek için maşa olmuşlardır. Yoksul ailelerinden koparıp sözde dini eğitim için Arap ülkelerine gönderilme vaadi ile Rusya’dan iyi bir Komünist eğitimi ve toplumu aldatacak kadar dini eğitim verip sözde imam, müftü veya dini önder olarak halka sunulmuştur. Yine yoksul ailelerden zeki ve umut vadeden çocukları seçerek lise ve üniversitelere kaydettirmişlerdir. Geleceğin DC (BulgarGizli İstihbaratı) ajanları böyle var edilmişlerdir ve ne acıdır ki, bu gençler kendileri ile beraber kendi toplumunun yok etmenin temellerini atmışlardır.
İşte komünist sisteminin Türk-İslam toplumunu yok etme temelleri böyle atılmış ve icra edilmiştir. Ne acıdır ki bu tohumlar nesiller geçtikçe çoğalmıştır ve günümüzde bunların etkileri açık bir şekilde görülmektedir. Büyük bir çoğunluğu ise maalesef doktor, mühendis, öğretmen, v.s. kılığındadırlar.
Özellikle Türk bölgelerinde görev yapan devlet memurları Türk-İslam toplumunda aşağılık kompleksi oluşturmak için her fırsatı değerlendirmişlerdir. Türk ve Müslümanları geri kalmış, orta çağ zihniyeti ile yaşayan kitleler olarak yansıtmaya çalışmışlardır.
Bugün Bulgaristan’da Türk toplumuna sözde liderlik yapanlar da maalesef bu eğitimlerden geçmiş ve bu zihniyeti benimsemiş kişilerden oluşmaktadır. Bu nedenle bu gün Bulgaristan’daki Türklerin ve Müslümanların bir özel radyoları bir özel televizyonları yoktur. Birileri kurmaya kalkışsa bile ilk önce karşılarında sözde Türkleri temsil edenleri bulmaktadırlar.
Bir toplumu yok etme adına böyle devlet gücüyle çalışan sistemli ince eleyip sık dokuyan bir mekanizma 100 yıl bir demir perde ülkesinde hangi toplum üzerinde çalışırsa çalışsın o toplumdan geriye sağlıklı bir yönün kalması bir mucizedir. Dolayısı ile Bulgaristan Türklerini bu gün kendilerini Türk ve Elhamdullah Müslüman olarak ifade etmeleri bir mucize ve takdire şayan bir sonuçtur.
Tabi ki yozlaşmalar olmuştur sapmalar vardır, gelenek göreneklerimizden uzaklaşma örf ve adetlerimizi unutma v.s. bunların hepsi acı bir gerçektir bunların tekrar toplumumuza kazandırılması bireylerimizin Türk ve Müslüman kimliğinin verdiği öz güvenin sağlanması o şuurun dirilmesi için Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği olarak vazgeçilmez amacımız ve hedefimizdir.
Tüm bu yazdıklarımız bardağın dolu tarafıdır bir de bardağın boş tarafından bakanlar var maalesef.
Bu gerçekleri öğrenmeden böyle bir geçmişi bilmeden bu acıları yaşamadan dilinin ve dininin yasaklanmasının ne olduğunu hissetmeden baba, dede veya herhangi bir yakınını mezar taşını dikememenin çaresizliğini karşısında ezilmeden, kendi çocuklarından gizlenerek kilitli kapılar ardında namaz kılmadan, en yakınından bile sakınıp içini dökememenin, gece karanlığında oğlunu sünnet ettirip sabah karakola teslim olmanın ne demek olduğunu bilmeden kendilerini araştırmacı olarak lanse edenler, Rumeli camiası adına kurulmuş kurumlarla ilgili kulağı hoş gelen her türlü sıfatlarla kendilerini bir şekilde donatan sözde Önderlerin ekranlar karşısına kurularak çokbilmişlik taslamaları son derece düşündürücü ve acı vericidir.
Geçenlerde TEK-RUMELİ TV’nin bir programında Bulgaristan Türkleri Bulgar müziği dinliyorlar, buradan da asimilasyona yatkın oldukları anlaşılıyor sözde UZMAN şahsın (av.O.Pehlivanoğlu) Bulgaristan Türklerinden bihaber olduğu açıkça anlaşıldığı gibi toplumu da yanıltmaktadır.
Hangi sıfatla, hangi anlayışa hizmet ederek, hangi araştırmalarına dayanarak, bunu takdim ettiğini bilmek isteriz. O kadar baskı zülüm ve eziyetten sonra hala ben Türküm diyen bu insanlara hakaret saydığımız bu eleştirisel yaklaşımı kınıyor ve uygun bir zeminde tüm Bulgaristan Türklerinden özür dilenmesini bekliyoruz.
Gerçi Bulgaristan Cumhurbaşkanı seçimlerinde Federasyon temsilcisi olarak HÖH(Hak ve Özgürlükler Hareketi partisi) temsilcileri ve diğer STK’lar ile birlikte koro halinde Komünist Partisi (BSP) adayını desteklemek için tüm imkânlarını seferber etmeleri ile hangi anlayışa hizmet ettiklerini biz gördük. Bu stratejilerini bizler çok iyi biliyoruz.
Görmeyenlere ve bilmeyenler içinde Allahın sopası yok ya Bulgaristan Parlamentosun (Bulgaristan Parlamentosunun Komünist rejim (1944-1989) döneminde Müslümanlara ve Türklere karşı uygulanan asimilasyon kampanyasını kınayan bildiriyi kabul etmesi) kınama kararı almasıyla kim hangi tarafta olduğunu,kim eğiri kim doğru olduğunu gösterdi, yani HÖH, BSP(Bulgar Sosyalist Partisi) ve ATAKA'nın(Bulgar Irkçıların Partisi) aynı fabrikanın ürünü olduğu ortaya çıktı. Artık bu partilerin Bulgaristan’ın siyasi arenasında kabul görülmeyeceklerini çocuklar bile anlamıştır. Anlamayanlar her zaman olduğu gibi olayları yaşayarak göreceklerdir. Sayın Pehlivanoğlu diyeceğimiz o ki, bir toplumun yaraları, acıları ve eksileri üzerinden kendinize prim yapma çabanız manidardır.
Her kurbağa kendi gölünü bilsin der atasözümüz. Bulgaristan’da HÖH mevcut yöneticilerinin eski ajanlar oldukları ve HÖH’ün başına da o zamanki Komünist yönetim tarafından atandığını duymayan kalmadı. Soya dönüş kampanyasının kalıntıları ve asimilasyonun çok sinsice bu maşalar tarafından günümüzde de devam ettirildiğini göremez ve hissedemezseniz bu sıfatları ne diye alıyorsunuz.
Sözün kısası damdan düşmeden doğruları bulamazsınız. Farkında olmadan 8 numara (BSP-adayı) ile bu asimilasyonda sizin de katkınız olduğunu inşallah bir gün itiraf edersiniz.
23.10.2011 de Bulgaristan’da yapılan Cumhurbaşkanı seçimlerinde ve bu seçimlere katılmış olan ilk Türk Müslüman Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde yaşananlar ve günümüzdeki gelişmeler bir ders niteliğindedir. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna bile az demiş atalarımız. Bulgaristan’da İlk Türk Müslüman adayı ile Bultürk kendi toplumunu cesaretlendirmek ve ülkenin siyasi ve sosyal hayatında aktif yer almalarında öncülük yapmaya kendi halkıyla bütünleşmeye ve örnek olmaya devam edecektir.
Artık Türk Müslüman toplumu yavaş yavaş da olsa bilinçlenmeye başlamıştır ve bu asalakları da üzerinden atacağı günler yakındır. Biz buna yürekten inanıyoruz.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu şaşkın ve bilgisiz delikanlı nereden geliyor ve nereye gidiyor?Onu okumak zahmetinde bulundum ve tek bir yeni, yapıcı düşüncesini göremedim,aynı eski plaklar gibi her okuycunun bildiklerini tekrarlıyor.Türk cumhurbaşkanı adayı olayını çok büyük bir marifet gibi ortaya sürüyor.Sanki bebekler bile bilmiyorlar ki,Bulgaristan da her vatandaş bu makam için adaylığını koyabilir.Sonra aynı Cumhurbaşkanlığı koltuğunda eski tarihlerde bir Türk oturdu,ama bunu cahiller bilemez,fakat kendileri hiç utanmadana başkalarına sarı hıyar satmaya kalkışırlar.Ben pomaksam,ahmakmıyım ulan,koysana sepete bir kilo yeşil hıyar...

Yorum Gönder

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.