Yazık değil mi?

15 Kasım 2012 Perşembe |


Ekim ayında çoğunluğu Türklerden oluşan Kırcaali Belediye Meclis üyelerinin, 1.Balkan Savaşında Kırcaali’yi işgal eden generale gıyaben “Kırcaali Şehri Fahri Hemşerisi” unvanı vermemesi, Bulgaristan’da milliyetçilikten geçinen çevreleri hayli hareketlendirdi.

Bunu gurur meselesi yapan Bulgaristan hükümeti, milliyetçiliği geçim kaynağı yapan çevreleri de arkasına alarak, bu sefer listeyi genişleterek Balkan Savaşına katılan 19 generale üstün hizmet, askeri deha, kahramanlık vs den dolayı en büyük devlet nişanı olan “Koca Balkan” madalyası ile gıyaben ödüllendirmeleri için Bulgaristan Cumhurbaşkanına öneri sundu.

Hükümetlerin işi bu mudur?

Hükümetlerin işi yol yapmak, iş, aş yaratmak, halkın refahını yükseltmek değil midir?

Senelerdir Balkan Savaşının cereyan ettiği Doğu Trakya’da yaşıyorum, arabamla veya otobüsle sık sık da memleketim Kırcaali’ye gidip geliyorum…

Arabamla Lüleburgaz - Kapıkule arasındaki 100 kilometrelik yolu 50 dakikada, gümrük işlemlerinden sonra K. Andreevo - Kırcaali arasındaki 125 kilometrelik yolu ise 2 buçuk saate ancak alabiliyorum. Yani yol farkından dolayı Türkiye’de saate ortalama 120 kilometre, Bulgaristan’da ise ortalama sadece 50 kilometre gidebiliyorum.

Geçenlerde eşim, küçük oğlum ve ben memleket yoluna çıkıyoruz, Lüleburgaz’daki evimizden…

 Arabayı eşim kullanıyor:

“Otobandan mı, yoksa E5’ten mi gidiyoruz?” diye soruyor.

“Sen kullanıyorsun, seçim senin.” diyorum.

“Otobandan gidelim, biraz hız yapmak istiyorum” diyor…

Yolda flaş bellekten müzik dinliyoruz güle oynaya…

Bulgaristan sınırına girdikten sonra yolun sol tarafındaki şeridin gümrük işlemleri için sırada bekleyen TIR’lar tarafından işgal edildiğini görüyoruz ve moralimiz bozuluyor. Çünkü yol, sadece teker geliş-gidişli şeritlerden oluştuğu için karşıdan gelen araçlarda sağ şeritten geliyor ve bizde ara sıra toprak ve çukurlu olan banketten yolumuza devam etmek zorunda kalıyoruz.

“Otobandan mı, yoksa “duble” yoldan mı gitmek istersiniz?” diye sesleniyorum.

11 yaşındaki oğlum espriyi anlamıyor:

“Burada öyle yollar yok ki!” diye isyan ediyor ve eşimle ben gülmekten kendimizi alamıyoruz.

Bulgaristan hükümeti kimlere isterse  devlet nişanı önersin!..

Güncel hayatın da, tarihin de bir gerçeği var…

Çukur- asfalt, çukur- asfalt giderken Balkan Savaşının ve Doğu Trakya’nın gerçek kahramanları Eşref Sencer’i, Süleyman Askeri’yi ve onların beraberindeki askerlere şükrederek, onları saygıyla anma gereği duyuyorum…

Onlar ve beraberindeki askerler, benim yüreğimdeki gerçek Balkan Savaşı kahramanlarıdır… 

Onlar buraları gerçek anlamda kurtarmasalardı; Otoyollar, “duble” yollar, kat kat yüksek hayat standardı Kapıkule’de değil, Çatalca’da bitecekti…

 Bulgaristan’ın 135 senedir, dünya dinamiklerinin her bakımdan kendisinden yana olmasına rağmen, her bakımdan da Türkiye’den geri kalmışlığını düşünüyorum ve içimden sadece şu geçiyor:

“Yazık değil mi?”

 Aslında bu cümle, 1. Balkan Savaşında Edirne’yi kuşatan Bulgarlar tarafından Osmanlı askerlerinin teslim olmaları için, Osmanlıca basılıp dağıtılan bir bildirinin son cümlesidir. İşte o bildirinin tamamı: 

“Bulgarların, yani bizim savaşımız Müslümanlara karşı değil, o gaddar, zalim, merhametsiz devlet yöneticilerine karşıdır. İstediğimiz şey, o para yiyici yöneticilerden sizi kurtarmaktır. Amacımız, Balkanlar’a barış, düzen ve yeni bir yönetim getirmektir. Devlet hazinesini soyan memurlar tarafından devletinizin ne duruma getirildiğini görmüyor musunuz? Bulgar askerleri İstanbul’a bir iki saat uzaklıktadır. Artık Edirne’ye hiçbir yerden yardım gelemez. Şehrin karşısında bin kadar Bulgar topu bulunuyor. Teslim olmazsanız Edirne tümüyle harap olur ve kan içinde kalır. Sonra pişman olursunuz, ama son pişmanlık para etmez. Yazık değil mi?”

Evet… “Yazık değil mi?”

Bu bildiriye ne kadar uyuldu bilinmez, fakat uluslararası esir sözleşmelerine güvenmiş olacaklar ki, 1.Balkan Savaşında 50 bin civarında Osmanlı askeri, Trakya cephesinde Bulgarlara teslim olarak esir durumuna düşmüştür. Bulgarların getirdiği ” barış ve yeni düzen” sayesinde Meriç nehrinde bir adaya tıkılan bu esirlerin yarısından fazlası, açlıktan veya açlığın getirdiği hastalıklardan birkaç ayda ölmüştür.

Ölümüne savaşmayıp, daha sonra açlıktan ölen bu esirlere… “Yazık değil mi?”

1.Balkan Savaşında 4 milyonluk Bulgaristan, işgalci devlet olarak, varını yoğunu harcayarak sadece Trakya cephesine- aynı cephedeki 125 bin Osmanlı askerine karşılık - 366 bin asker seferber etmiştir ve bu sebepten dolayı yüz senedir ekonomik olarak belini doğrultamamıştır.

Bu ağır ekonomik yük, gelecek nesillere de bırakıldığı için… “Yazık değil mi?”

Balkan Savaşında Bulgaristan sınırlarından 148 bin Türk göçe zorlanmıştır. Buna karşılık misilleme olarak Doğu Trakya’dan da 50 bin Bulgar göçe zorlanmıştır.

Bu her iki taraftan acılar içinde göçe zorlananlara… “Yazık değil mi?”

Şimdi Bulgaristan’da hala birileri çıkıp, Bulgaristan’ın Balkan Savaşındaki askeri dehasından bahsediyor. Üçe karşı bire savaşıp, binlerce insanın ölümüne, binlerce sivilin yerinden yurdundan edilmesine, binlerce insana acı çektirip, üstelik işgal ettiğin topraklarda tutunamamak bir askeri deha mıdır?

Böyle askeri dehaya… “Yazık değil mi?”

Şimdi bu kahramanlara(!), vatanseverlere(!), askeri dehalara(!)  en büyük devlet nişanı verilecekmiş…

Madalyanın öbür yüzünü, birilerinin hala görememesine…

“Yazık değil mi?”… 

4 yorum:

Adsız dedi ki...

HELAL OLSUN ELINE YUREGINE SAGILIK KESKE SIZLER GIBI BIR DUSUNSE BILGARISTANDA BILGE GECINENLER VE SIYASETCILERIMIZ.

Adsız dedi ki...

Umarım bu güzel yazıyı okuyup bir ders alırlar neyin nasıl olmasını bile en ince detayına kadar yazmışınız .Tebrik ederiz

Abdurahman Manafoğlu dedi ki...

Okumayana yazık degil mi?

Abdurahman Manafoğlu dedi ki...

Bu yazıyı okumayana yazık değil mi?

Yorum Gönder

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.