İki Türkünün Öyküsü

30 Nisan 2013 Salı |

Emel BALIKÇİ

Hatırlar mısınız “Kalk gidelim Atice’m” türküsünü?
Asırlar önce, Türklük zamanında, Aydın köyünde (İsperivovo) Çeltik Amed’in Atice adında bir kızı varmış. Kıza aşık olan, köy delikanlısı Ferat, fukara bir sülalenin oğludur, ama taşı sıksa, su çıkaranlardan biri. Kendi, Yeni mahalle’de tomrukçunun birinde çıraklık yapar ve tüm Orta Rodop dağlarını gezip tozan, her bir yolu, patikayı da bilenleridir. 
Defalarca kızı istemeye elçiler göndermişse de, kız babası, kılıç kuşanır, bundan söz etmelerini bile yakın uğratmaz.
Atice de, Ferat’ın ruhuna yakın, delinin delisidir. 
Bir gün Ferat ormana gider iken, Atice, alıp başını peşine düşmüş ve öyle saatlerinde iki genç, Küçük köy’ün kışlalarına yermişler. Sabırsız genç kız, hemen Ferat’a okumuş: “Git, Aliko Kaya’ya, benim amcamdır, hocadır, gelsin bize nikah kıysın!”
Zavallı Ferat da köye girmiş, öyle namazına katılmış ve hemen ardından Hoca efendiye baş vurmuş. Hoca efendi de namussuzluk olacağına, iki aşık olan gence nikahı kıymış, ellerine de nikah kağıdı vermiş. Sevinçli, yeni evliler, köyü terk ermişler ve Selimiye (Devin) köyü yolunu tutmuşlar. İki-üç saat yol alan yolcularımız, Çal tepe’sine ulaşmışlar. Yol üstünde yemek yemişler, biraz da dinlenmişler. Kız, bir ara demesin mi: “Bu ormanda karı koca olacağız!” 
Bizim, cahil Ferat da, birden şaşırmış kendini. Nice, nasıl? Onun duyduğu, bildiği kadar ve o yörenin adetlerine göre, hanımların uçkurları gece saat üçten sonra çözülürmüş?! Bir biri ile iddalaşırken karşılarına ansızın bir asker çıkmış ve Ferat’ı göz altına almışlar. Zavallı delikanlı, nasıl çıkmış nasıl çıkmamış işin içinden, bilinmez, ama Çal tepesinde bulunan kışlaya askeri şube onu asker almış. 
Ormanlarda çalışan Ferat’ın haberi olmamış ki, asker gidecek…
Atice yakında bulunan Selçuk (Selça) köyüne yerleşmiş ve Çalı Osmanlar sülalesini kurmuşlar. O da nasıl olmuş? Köylü, Ayşe’ye sorar iken “neredensin kızım?” Ayşe de: “Çalılıktanım! Eşim askerdir, Çal tepesinde!” 
Onların, aşk olayları üstüne, yüzlerce mısralar yazılmış, türkü söylenmiş:

KALK GİDELİM ATİCEM

Kalk gidelim Aticem dağlar yolumuz olsun /2
girgin yaprakları be Aticem, çevre bezimiz olsun. /2

Kaynar kazan taşmaz mi dalıp ta aşmaz mi, /2
merak çekme nazlıca Aticem, ayrılan kavışmaz mi. /2

Dağlar daladı beni gören ağladı beni /2
ben bu yoldan gitmez oldum Aticem, sevda bağladı beni. /2

Entarem var süt biyaz ayrı düştük biz bu yaz /2
eger kandin gelemesan Atice’m, mektubunu sıkça yaz. /2

Entarem var bir yensiz yömrüm karadı sensiz /2
yatayıma ilan(yılan) girdi Aticem, nasıl yatayım sensiz. /2

Ay akşamdan şaşıktır üküm (yük) benim aşıktır, /2
benim sana sözüm nedir Annecim o kız bana aşıktır./2

Dere dibi mendiye altın saat ediye, /2
gel sarınıp sarmaşalım Aticem, saat gitti yediye. /2

Dere dibi tekneli dibinde gül ekmeli, /2
Kolayca yar sevilmez Aticem, bir az zamet çekmeli. /2

Salla salla mendilini arabaya binerim, /2
Ben askere gider iken Aticem, kanlı yaşlar dökerеm. /2

Misir kubak dizilir dermende da yezilir, /2
Güzellerin uçkurları Aticem, saat yüçte çözülür. /2 

Kurt kalede geçit dar Çal tepede kışla var/2
Salıncaklar sallanır Atıcem, Aderlez bayramı var/2
(Türkü yerel ağız ile yazılmıştır.)
Trakya ovasından Orta Rodoplar’a aktarılan gerçek olay yıllar boyu güldürücü bir hikayeye dönüşmüş ve halk tarafından nice dörtlükler yaratılmıştır.
*
Buna yakın bir olay Kara bulak (Borino) köyünde de yaşanmış. 
Bildiğimiz gibi, bu köyün insanları çalışkan, gerçekçi, hoşgörülü bir Yürük toplumudur. Kendi, Osmanlı merkez yolunda hayatını sağlayan, geçit bir yerdir. Trakya ovası Peştere kasabasından, Küçük köy’e oradan Fotan köyüne ve Çal tepe, Kurt kaya, Baldıran, Tilkili, Kara bulak köyü, oradan da Naipli ve Kara su nehri. Bu mesafe Kara bulak’a 60-70 km mesafededir. Osmanlı döneminde bu yol kaldırım taşı döşeli, araba yoludur. Sağı solu da yüzlerce koyun sürüsü izleri, beygir geçitleri ile döşeli patikalar. Etrafı yaylalık ve çam, değişik ardıç türleri taşları, kayaları kaplamış son dereceye kadar doğal bir ormanlık oluşturmuş.
Asırlar boyu Kara bulaklılar, kendini koruyan, kimliğini savunan, hala ayakta ve demokrasi döneminde de eski geleneklerini, adetlerini, o, sevimli hayat dolu türkülerini canlandıran birilerdir. 
Türkülerin özü burada gerçekleşir, nesilden nesile aktarılır ve bu açıdan günümüze bazı efsaneler ulaşmıştır. 
Köyde, cesur bir hanım, Cemile Recep Koca, o billur sesi ile yüzlerce türkü söyleyen, onları kaleme de almıştır. Dikkati çeken bir “Damı dere fışladı” türküsüdür. Bu, “Kalk gidelim Aticem” makamını izlemektedir. Olayı araştırır iken, bir aşkın akıbetine rastladık.
Nedense türkü kahramanı Asiye, cesur bir kızdır. Kara bulak delikanlısı ona aşık olur ve kızı kaçırmaya hazırlık yapar. Beygir nalları, ses çıkardığı için, amca eşeği seçilir, arkadaşlar hazırlanır, kız kaçırılacak! Böyle de bir işe önce cesaret gerektir ve meseleyi gizli tutmaktır… 
Eski adetlere göre, Orta Rodoplar’da kızlar, Kasım ayından sonra nişanlanır ve evlendirilir. Yaz ayları, çalışmak aylarıdır. 
Hangi kız merak etmemiş böyle bir olaya?! Olur olmaz delikanlıya kız kaçırılmaz. Bu, ya zengin, ünlü, namı şanı yörede söylenen, ya da iki aşık aralarında gizli söz anlaşması ile planlanır. Ne ise nedeni, işte bir gün bizim olay da çıkmış ortaya. 
Merak ve sabırsızlık içinde deli kanlı can dostlarına:
- Arkadaşlar, biz bu işi Kasım ayına bırakmayalım. Bilirsiniz, burada Eylül geçer geçmez kar kapıya “tak” der. Dahası da var, taşlıklarını git de bir don gününde beygir üstünde geç! Vay yandığına, vay rezilliğe! Biz kız kaçırmaya gider, kız! Hayvan değil, un çuvalı da değil. Bu işi hemen yapmalıyız!
Günün birinde ilk kar yağmaya başlar başlamaz, bizim de, yola çıkan delikanlılar sudan bir Peştere yolculuğu ortaya koymuşlar, meraklı, sevinçli, beygirlere: “U-u, bre!” deyince akşamı Fotan’a yermişler. Köy odasında yerleşirler, yarı gece geçer geçmez, Peştere yoluna düşecekler. 
Akşam sohbetleri, imeceler sona yermiş. Köylü, gece uykusuna kendini teslim etmiş. Bizim delikanlıların saatı gelmiş. Kızı, eşeğe bindirip köyü terk etmişler. 
Daha da güvençli olsunlar diye eşeklerin ayaklarına aba bezi sarmışlar. İyi ki ay dolusu varmış, oysa o Rodop ormanlarından geçme imkansız olurmuş. Sabah saatleri… Yolun arasında bulunmuşlar. Oradan da yol Damı dere kemer köprüsüne dayanmış. Kız demesin mi:
- Su içeceğim geldi!
Her şeyden mahrum etseler de sudan asla edemezler. Kızı, eşekten indirir dere kenarına bırakmışlar. Ardından da delikanlı. Kız ona:
- Benim başka da ihtiyaçlarım var. Sen burada kal, demiş ve dere kenarına tek başına inmiş.
Bizim de delikanlı durmuş beklemiş. Bir hayli geçmiş. Ha gelsin kız, de gelsin, kız ortaya çıkmaz. Bir de arkadaşları:
- Mamuuuut, koş! Asiye’yi kaçırdılar!
- Kim?!?
- Çavdar mahalle kelleriiiiiiiiiiiiii…
Kemer köprü de, atlar üstünde, Asiye kız bir Çavdar mahalle delikanlının kucağında. 
İşte, böyle mi olmuş, buna daha da değişik bir olay mı, o da ağızdan ağza günümüze kadar muhafaza etmiş kendini. Belki unutulurmuş? Ama, köylü zevzekleri hemen makamı uygun olan türküyü Asiye’nin feryatlarına da uymuş.

DAMI DERE FIŞLADI

Damı dere fışladı kar yamaya başladı
El uçkura varmadan Asiye’m, yalvarmaya başladım.

Sular bordan akmaz mı bu yol bordan aşmaz mı
Merak çekme mari de Asiyem, sağ olan kavuşmaz mı.

Damı dere kemeri Asiyemin elleri
Asiyeyi gelmişler almaya Çavdar maalle kelleri.
(Ortarodoplar, Kara bulak köy türküsüdür.)
Türkü, Borino Okuma Evi müdürü Engül Baçkova tarafından video-klipe alınmış ve köy sanatçıları tarafından hevesle icra edilmektedir. Hep öyle olmuştur, halkımız sevdiği, onu ilgilendiren olayı dillere destan yapar. Atice’nin akıbetini, Asiye kız da izlemiştir. En önemlisi, bu iki türkü, bu yörenin geçmişini anlatan, folklorunu zenginleştiren en önemli unsurlardan biridir.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

"eylül geçer geçmez kar kapıya“tak” diyecek.turup türkü yandıracağız

türkülerimiz buğday kokar tarlalarda
annemizin beşiğinden yankılanır
sesleri yaşlı dede mırıltısında
atalardan bize emanet kalır

Yorum Gönder

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.