Bir böcek hikayesi
5 Mayıs 2013 Pazar |
Murat SAVAŞ
Size bugün bir böcek hikayesi anlatacağım.
'Böcek' dediysek elbette La Fontaine'den Masallar değil anlatacaklarımız.
Geçtiğimiz günlerde Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nin dekan odasında 'böcek' tabir edilen bir dinleme cihazı bulundu. Dinleme cihazı eski rektör Prof. Enver Duran tarafından yine kısa bir süre önce fakülte dekanlığını devretmiş olan Prof. Hilmi İbar'a hediye ettiği duvar saatinde bulunmuştu.
Bu bilgi aynı günlerde bana da ulaştı. Benden önce Rektör Prof. Yener Yörük'e ulaşmış olmasından ise daha doğal birşey olamaz.
Araya başka işler girdi bir türlü konuya eğilemedik, teyit edip yayınlayamadık.
Baktım hala yazan yok, konuyu ele alayım dedim.
Geçen hafta Cuma günü rektörlüğü aradım, Prof. Yörük Edirne dışında, Antalya'daydı. Özel kalemdeki bayan görevli "Pazartesi arasanız olmaz mı?" dedi.
Prof. Yörük'e üniversiteyle ilgili önemli bir haber konusunda ulaşmak ve görüş almak istediğini belirterek üsteledim. Hatta hemen görüştüremeyecekse, daha sonra Hoca'nın beni aramasını sağlayabilmesi için telefon numaramı bıraktım.
Görevli "Yerine Prof. Süleyman Pişkin bakıyorum. İsterseniz onunla görüşün" dedi. "Peki" deyip onunla da görüşmeyi denedim ama olmadı. Onun sekreterine not ve telefon numarası bıraktım. Yetinmeyin Yener Bey'e bir de elektronik posta gönderdim ve durumu kısaca özetledim.
Haber yine beklemedeydi. Prof. İbar'la görüşmüştüm ama üniversiteden teyit almadıkça haberi yazmak istemiyordum.
Neyse ki Cumartesi günü öğle saatlerinde bende kayıtlı olmayan bir numara aradı. Karşımdaki kişi Prof. Yener Yörük olduğunu söyledi. Konuyu anlattım ve de bulunan 'böcek'le ilgili kendisinden görüş istedim.
Satırı satırına anımsamam mümkün değil elbette. Ama özetle şunları söyledi:
"Evet, öyle bir şey bulunduğunu arkadaşlarım bana söylediler. Ancak ben Edirne dışındayım. Dolayısıyla tam olarak konunun ne olduğunu söylemem mümkün değil. Ancak Edirne'ye döndükten sonra bu konuda size sağlıklı bilgi verebilirim."
Sonra da dedi ki: "Üniversitede güzel şeyler oluyor, onları yazmıyorsunuz."
Ben ve HUDUT Gazetesi üniversitede olan bazı konuların üzerine kararlılıkla gidiyoruz, Hoca olsa olsa bizim önyargılı olduğumuzu ima ediyor diye düşündüm ve kendisine karşı hiç bir önyargımızın bulunmadığını, üniversitede haber değeri taşıyan her şeyi yazdığımız, yazacağımızı söyledim ve ekledim: "Hocam numaranız ekranda göründü. Sakıncası yoksa kaydedeyim, acil ve önemli konularda bu numaradan ulaşıp sizden görüş alabiliriz."
Hay demez olaydım...
Ne dese beğenirsiniz; "Aramasanız daha iyi olur. Böyle durumlarda genel sekreterliği arayın."
Demek ki rektörün farklı yoğurt yiyişi varmış.
Çok acil bir durumda ben üniversite genel sekreterini arayacağım, o hocayı arayacak, bulacak ve sonra bana bilgi aktaracak.
"Ölme eşeğim ölme" dese daha iyi...
Çaresiz "Peki" dedim kapattım.
Ama asıl bomba yarım saat sonra geldi tabi...
Ekranda beliren ancak "Aramasanız daha iyi olur" dediği için kaydetmediğim numara yukarıdaki konuşmadan yarım saat sonra yeniden aradı.
Telefonda yine Prof. Yörük vardı; "Murat Bey, Erengül Hanım (T.Ü. Genel Sekreteri Erengül Özdemir) aradı ve cihazın dinleme cihazı değil duvar saatinin alarmı olduğunu söyledi."
Hoppalaaa!
Dondum kaldım.
Buna ne gerek var?
Üniversitedeki hademe bile bir dinleme cihazının çıktığını biliyorken bunlar söylenecek şey mi?
Çocuk mu kandırıyorsunuz?
Dinleme cihazı, bu telefon konuşmasının en az 10 gün öncesinde bulunmuş.
Hadi "Edirne dışındayım, buradan sağlıklı konuşamam dönünce doğru ve sağlıklı bilgiyi verebilirim" dediniz, eyvallah...
İyi ama yarım saat sonra da "dinleme cihazı değil saatin alarmı" derseniz bunu kim yer?
Lütfen böyle ucuz manevralara girmeyin...
Onun yerine çıkın doğrusunu söyleyin. Kimse "Siz koydunuz o dinleme cihazını" demiyor ki?
Böcek hikayesini HUDUT yazdı, SABAH ve Takvim yazdı ama hala üniversiteden çık yok.
Üniversitenin bu konuda sesi çıkmamış olabilir ama bizim yerel basının, 15 gündür sağır sultanın bile duyduğu bu konuyu tek sütunluk bir haber olarak bile yazmaması gazeteciliğin neresine sığıyor?
Bizim meslektaşlarımız okuyucuyu 'hiç bir şeyden anlamayan insanlar' yerine koymaktan ne zaman vazgeçecek? O da ayrı bir merak konusudur.
Edirne'deki haberi önce İstanbul basını yazsın, haber ajansları geçsin, yerel basın ondan sonra yazsın...
Böyle bir basın dünyada yok...
***
Prof. Yener Yörük'e kim taktik veriyorsa yanlış veriyor.
Seçildiği günden bu yana yazılanlarla / iddialarla ilgili suskunluğunu koruyor hep.
"Yat kulağının üstüne" modunda yani.
Mesela hem ben hem de HUDUT yazıp duruyoruz şu röntgen pack ağı olayını.
'Olay' dediysek kafanız karışmasın.
Prof Duran, kendi döneminde çalışanların promosyonlarından 239 bin lira parayı hiç yapılmamış iş için ödemişti ya...
Bunlar Sayıştay denetimlerinde ortaya çıktı.
Bulunmuş dinleme cihazlarına 'saat alarmı' diyerek hedef saptıran Yener Hoca'nın 'iç' edilmiş 239 bin lira için neden kılını kıpırdatmadığını da merak eder dururum.
Yoksa ucu kendisine mi dokunuyor?
Sahi, o zamanlar parayı ödeyen vakfın yönetiminde değil miydi Yener Hoca?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.
0 yorum:
Yorum Gönder