Kitaplar ağlarken...

16 Nisan 2014 Çarşamba |

N.R.'ye 
Mehmet ALEV

Sabah uyandığım zaman kitaplığımın yönünden inlemeyi, sızlamayı andıran bir ses duydum. Kulağımı eğip pür dikkat dinlemeye koyuldum. Evet, ağlama benzeri bir inilti, sızıltı geliyordu odanın o tarafından. 
Bu da ne oluyor, Yarabbi?! 
Eşime: - Kitaplıktan, sanki duvarın içinden bir ağlama sesi geliyor! - dedim. 
O, bu lafımı hafife alarak bir kahkaha koparmasın mı: 
- Sen farkında mısın? Giderek manyaklaşıyorsun! Hiç kitapça kitap ağlar mı? Bu nerede görülmüş…Haaaa, haaaa…. 
Bunu bir yerde sakın paylaşma! Adın alığa çıkar! Bunları söylerken işaret parmağı ile vurgu üstüne vurgu yapıyordu… 
- Dua et ki, bu sapıklığını benden başka işiten olmadı… O ne derse desin, ne okursa okusun, hiç aldırış bile etmiyordum. Zaten beni ilk defa gücendirmiyordu ki. Kulak asmadım… 
Kitaplığa yaklaştım. Hıçkırık sesleri hala kulağımda. Tek tek dokundum kitaplarıma. Elimde olsa, birer birer alıp dudaklarıma götüreceğim. Bu derinden ağlayış bir türlü durmuyordu. 
Raftaki kitapları yeni baştan dizmeye koyuldum. Arka tarafta bir kitabım yana kaymış, sıkışmış kalmıştı. Onu elime aldım, okşadım. İlk yayınladığım kitaptı. Açıp okumaya başlayınca o garip sesleri duymaz oldum. 
Demek, benim, kendi öz kitabımı ilgisiz bırakmışım. Duvarın bi köşesine sıkıştırmışım onu… Demek ki, bir kitap okunmadı mı, ele avuca alınmadı mı, çocuklar gibi ağlıyor… 
Sonra kendi kendime şöyle dedim: 
- Kardeşler, bu gidişat, iyi bir gidişat değildir! Okullarda doğru dürüst Türkçe okunmuyor, okutulmuyor! Bir gün tüm Türkçe kitaplar koro halinde ağlamaya başlarlarsa, hiç şaşmayalım! 

0 yorum:

Yorum Gönder

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.