Dimitır BEÇEV
Putin'in Ankara ziyareti, Güney Akım boru hattı
projesinin iptal edildiği duyurusu ile hatırlanacak olsa da, asıl dikkat
çekici nokta, Putin ile Batı arasındaki ilişkilerin giderek gerildiği
bir ortamda, Rusya-Türkiye ilişkilerinin gelişmeye devam etmesi.
Kırım Tatarlarının Ankara ve İstanbul'da düzenledikleri protesto
gösterilerine bakılacak olursa, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in
Türkiye ziyareti herkes tarafından sıcak karşılanmadı. Bununla birlikte,
Putin, Türk devletinin ağırlamaktan her zaman memnuniyet duyduğu bir
konuk.
Kremlin'in taçsız imparatoru, Papa Franciscus'un ziyaretini
tamamlamasından bir gün sonra, 1 Aralık 2014'te, beraberinde 10
bakanıyla başkent Ankara'ya gelerek iki önemli açıklamada bulundu:
Bunlardan ilki, Rus gazını Karadeniz üzerinden Avrupa Birliği (AB)
ülkelerine taşıması planlanan Güney Akım Açık Deniz Doğal Gaz Boru Hattı
projesinin iptal edildiği; ikincisi ise Türkiye'nin, Rusya nezdinde
hâlâ tercih edilen ortak konumunu koruduğuydu.
Milyarlarca dolarlık Güney Akım projesinin kaderi, birkaç aydır
belirsizdi. AB rekabet kurallarının ihlali anlamına gelen bu proje,
Rusya enerji şirketi Gazprom dışındaki tedarikçilerin erişimine izin
verilseydi hayata geçebilirdi. Ukrayna'daki kriz ve tırmanan gerilim de,
AB siyasetçilerine Rusya'nın özel muamele talebini yerine getirmemek
için ilave bir gerekçe sağladı.
Bunun üzerine Putin, durumu
kurtarmak ve Güney Akım'da uğranan zararı dengelemek için kaynakların
Rusya ile Türkiye'yi birbirine bağlayan mevcut doğalgaz boru hattı
altyapısını iyileştirmeye, hatta yeni bir boru hattı inşa etmeye
yöneltileceğini açıkladı.
Enerji alanındaki menfaatler
Bu
karar, Moskova ve Ankara'nın ikili ilişkilerinde benimsedikleri faydacı
yaklaşımın altını çiziyor. Putin ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın, son birkaç yıldaki sayısı 35'i aşan toplantıları ve resmi telefon konuşmalarındaki içerik,
genelde son derece benzer senaryoyu takip ediyor. Putin-Erdoğan
ikilisi, Suriye'de yaşanan insanlık dramı konusunda farklı taraflarda
yer almaya devam ederken, karşılıklı ticaretin ilerletilmesi konusunda
mutabık kalıyor.
Putin'in son ziyaretinde de, her zamanki gibi,
iki ülke arasındaki 33 milyar dolarlık ticaret hacmini 2020 sonu
itibarıyla 100 milyar dolar seviyesine çıkarma sözü verildi. Bu, iddialı
bir hedef gibi görünse de, Rusya'nın halihazırda Almanya'dan sonra
Türkiye'nin en büyük ticaret ortağı olduğu unutulmamalı. Ayrıca Türkiye
de Rus doğalgazı için eski Sovyetler Birliği sınırları dışında,
Almanya'nın ardından en büyük ihracat pazarı konumunda.
Türk
inşaat firmaları, Rus pazarında kendilerine çok özel bir konum edinerek,
Soçi Kış Olimpiyatları (7-23 Şubat 2014) gibi büyük ölçekli kamu
projelerinden ciddi şekilde fayda sağladı. Bu da Erdoğan'ın Çerkes
kökenli Türk vatandaşlarının, 1860'larda koparıldıkları Kafkas
topraklarında düzenlenen olimpiyatları boykot etme çağrısına niçin kulak vermediğini açıklıyor.
Fakat
ticarette bile işler göründüğü kadar pürüzsüz değil. Moskova da Ankara
da masaya, ellerinde alışveriş listeleriyle ve sıkı bir pazarlık yapmak
üzere oturdu. Türkiye, Gazprom ile BOTAŞ arasındaki doğalgaz
alışverişinde 1 Ocak 2015'ten itibaren geçerli olmak üzere yüzde 6
indirim kazanımıyla masadan kalktı.
Şu anda Gazprom ile
Ukrayna'nın Naftogaz şirketi arasındaki bitmeyen anlaşmazlıkların neden
olduğu aksamalar yüzünden, Trans-Balkan boru hattıyla Ukrayna, Moldova,
Romanya ve Bulgaristan üzerinden Türkiye'nin batısına gaz sevkiyatında
sorun yaşanıyor. Şayet kış sert geçerse, İstanbul ve Marmara Bölgesi'nin
diğer büyük şehirlerinde ısınma sorunu vuku bulacak. Bu durum, 2015
yılının ilk yarısında genel seçimlere gitmeye hazırlanan ve dolayısıyla
da bu tür nahoş şokları önlemeye ve doğalgaz fiyatlarını düşük tutmaya
kararlı Türk hükümeti açısından memnun edici bir olasılık değil.
Geçtiğimiz
hafta Ankara'ya gelen Gazprom CEO'su Alexei Miller gibi üst düzey Rus
temsilciler, Rus doğalgaz şebekesini Karadeniz üzerinden Orta Anadolu'ya
bağlayan Mavi Akım boru hattından nakledilen gaz hacmini arttırarak
2013'te 25,6 milyar metreküp olan seviyeyi, 2014'te toplam 30 milyar
metreküpe çıkarma sözü veriyor. Bu bağlamda, yatırımların, bozulan Güney
Akım projesi yerine Mavi Akım Boru hattının iyileştirilmesine yöneltilmesi son derece mantıklı.
Ankara,
uzun vadede Rus doğalgazına olan bağımlılığını azaltıp – 2019'da
devreye alınacak yeni Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP)
üzerinden – Azerbaycan, Kuzey Irak, İran ve (Kıbrıs meselesinde çözüme
varılabildiği takdirde) Doğu Akdeniz bölgelerinden çıkarılan doğalgazdan
da faydalanma gayesinde.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)
hükümeti, Rusya'dan yapılan ithalatı toplam ithalat hacminin yüzde
57'sine denk gelecek biçimde azaltmakta başarılı oldu. Ama mutlak
veriler ışığında, Türkiye gibi büyüyen bir ekonominin tüketimi sürekli
artma eğilimi gösterecek. Neyse ki petrol fiyatlarındaki ciddi gerileme,
Türkiye'nin faturasını düşürüp Rusya karşısındaki ödemeler dengesini
iyileştirerek, hükümet açısından önemli bir avantaj sağladı.
Ortaklığın stratejik değeri
Türkiye'nin
bunlara karşılık sunduğu şey; Putin-Batı ihtilafında tarafsız kalmak.
Ankara'nın Türkiye'yi kardeş devlet kabul eden geniş bir Tatar toplumuna
yurt olmuş Kırım'ın Rusya tarafından ilhak edilmesi ve Doğu Ukrayna'da
kriz çıkmasından rahatsızlık duymak için pek çok sebebi var. Bununla
birlikte, Ankara, diğer tüm NATO üyelerinin aksine, Rusya'ya uygulanan
yaptırımlara katılmayı reddetti (ve bunun sonrasında Türkiye'nin
Rusya'ya kümes hayvanı ve deniz ürünleri ihracatı adeta fırladı).
Türkiye'nin
tarafsızlığının stratejik değeri, Putin'in Avustralya'nın Brisbane
kentinde düzenlenen son G20 Zirvesi'nde (15-16 Kasım 2014) gelişmekte
olan güçlerin çoğu tarafından kenara itilmesiyle birlikte iyice arttı.
Rusya, Türkiye'nin NATO ve ABD'den uzaklaşarak bağımsız bir dış politika
gütmesini uzun süredir teşvik ediyor. Antalya, bir sonraki G20
Zirvesi'ne ev sahipliği yapmaya hazırlanırken,
Türkiye'nin Batı'nın yörüngesinde uysal bir ülke olmaktan ziyade
küresel bir lidere dönüşmesi fikri yeniden ön plana çıkarılacak.
Ancak
jeopolitik kazanımlar, Rusya'nın Türk tarafının isteklerini yerine
getirmesi açısından yeterince teşvik edici bir unsur olmayabilir.
Ankara'ya 10 bakanıyla gelen Putin'in de cebinde bir alışveriş listesi
vardı.
Putin, Rusların nükleer enerji alanında faaliyet gösteren
kamu kuruluşu Rosatom'un Mersin, Akkuyu'daki 20 milyar dolarlık nükleer
santral projesinde ilerleme görmek istiyordu. Türkiye'nin ilk nükleer
santrali olma özelliğini taşıyan projenin inşaatına Mayıs 2015'te
başlanması bekleniyor. Lakin söylenenlere göre, Rus lider, Türk
yetkililerin Rosatom'a vergi konusunda ayrıcalık sağlamasında ısrarlı.
Fakat öyle görünüyor ki, Erdoğan bu defa geri adım atmadı ve Rosatom da
böylelikle istediğini elde edemedi.
Putin'in Ankara ziyareti,
Güney Akım boru hattı projesinin iptal edildiği duyurusu ile
hatırlanacak olsa da, asıl dikkat çekici nokta, Putin ile Batı
arasındaki ilişkilerin giderek gerildiği bir ortamda, Rusya-Türkiye
ilişkilerinin gelişmeye devam etmesi.
Dr. Dimitar
Bechev, London School of Economics (LSE) European Institute Öğretim
Görevlisi. Uluslararası İlişkiler Uzmanı olan Bechev, çalışmalarını
Rusya ve Türkiye'nin dış politikası ile Balkanlar üzerinde
yoğunlaştırıyor.
Kaynak: Al Jazeera Türk
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.
0 yorum:
Yorum Gönder