Putin ve Erdoğan'ın çıkar ittifakı

4 Aralık 2014 Perşembe |

 Dimitır BEÇEV

Putin'in Ankara ziyareti, Güney Akım boru hattı projesinin iptal edildiği duyurusu ile hatırlanacak olsa da, asıl dikkat çekici nokta, Putin ile Batı arasındaki ilişkilerin giderek gerildiği bir ortamda, Rusya-Türkiye ilişkilerinin gelişmeye devam etmesi.

Kırım Tatarlarının Ankara ve İstanbul'da düzenledikleri protesto gösterilerine bakılacak olursa, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Türkiye ziyareti herkes tarafından sıcak karşılanmadı. Bununla birlikte, Putin, Türk devletinin ağırlamaktan her zaman memnuniyet duyduğu bir konuk.
Kremlin'in taçsız imparatoru, Papa Franciscus'un ziyaretini tamamlamasından bir gün sonra, 1 Aralık 2014'te, beraberinde 10 bakanıyla başkent Ankara'ya gelerek iki önemli açıklamada bulundu: Bunlardan ilki, Rus gazını Karadeniz üzerinden Avrupa Birliği (AB) ülkelerine taşıması planlanan Güney Akım Açık Deniz Doğal Gaz Boru Hattı projesinin iptal edildiği; ikincisi ise Türkiye'nin, Rusya nezdinde hâlâ tercih edilen ortak konumunu koruduğuydu.
Milyarlarca dolarlık Güney Akım projesinin kaderi, birkaç aydır belirsizdi. AB rekabet kurallarının ihlali anlamına gelen bu proje, Rusya enerji şirketi Gazprom dışındaki tedarikçilerin erişimine izin verilseydi hayata geçebilirdi. Ukrayna'daki kriz ve tırmanan gerilim de, AB siyasetçilerine Rusya'nın özel muamele talebini yerine getirmemek için ilave bir gerekçe sağladı.
Bunun üzerine Putin, durumu kurtarmak ve Güney Akım'da uğranan zararı dengelemek için kaynakların Rusya ile Türkiye'yi birbirine bağlayan mevcut doğalgaz boru hattı altyapısını iyileştirmeye, hatta yeni bir boru hattı inşa etmeye yöneltileceğini açıkladı.
Enerji alanındaki menfaatler
Bu karar, Moskova ve Ankara'nın ikili ilişkilerinde benimsedikleri faydacı yaklaşımın altını çiziyor. Putin ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, son birkaç yıldaki sayısı 35'i aşan toplantıları ve resmi telefon konuşmalarındaki içerik, genelde son derece benzer senaryoyu takip ediyor. Putin-Erdoğan ikilisi, Suriye'de yaşanan insanlık dramı konusunda farklı taraflarda yer almaya devam ederken, karşılıklı ticaretin ilerletilmesi konusunda mutabık kalıyor.
Putin'in son ziyaretinde de, her zamanki gibi, iki ülke arasındaki 33 milyar dolarlık ticaret hacmini 2020 sonu itibarıyla 100 milyar dolar seviyesine çıkarma sözü verildi. Bu, iddialı bir hedef gibi görünse de, Rusya'nın halihazırda Almanya'dan sonra Türkiye'nin en büyük ticaret ortağı olduğu unutulmamalı. Ayrıca Türkiye de Rus doğalgazı için eski Sovyetler Birliği sınırları dışında, Almanya'nın ardından en büyük ihracat pazarı konumunda.
Türk inşaat firmaları, Rus pazarında kendilerine çok özel bir konum edinerek, Soçi Kış Olimpiyatları (7-23 Şubat 2014) gibi büyük ölçekli kamu projelerinden ciddi şekilde fayda sağladı. Bu da Erdoğan'ın Çerkes kökenli Türk vatandaşlarının, 1860'larda koparıldıkları Kafkas topraklarında düzenlenen olimpiyatları boykot etme çağrısına niçin kulak vermediğini açıklıyor.
Fakat ticarette bile işler göründüğü kadar pürüzsüz değil. Moskova da Ankara da masaya, ellerinde alışveriş listeleriyle ve sıkı bir pazarlık yapmak üzere oturdu. Türkiye, Gazprom ile BOTAŞ arasındaki doğalgaz alışverişinde 1 Ocak 2015'ten itibaren geçerli olmak üzere yüzde 6 indirim kazanımıyla masadan kalktı.
Şu anda Gazprom ile Ukrayna'nın Naftogaz şirketi arasındaki bitmeyen anlaşmazlıkların neden olduğu aksamalar yüzünden, Trans-Balkan boru hattıyla Ukrayna, Moldova, Romanya ve Bulgaristan üzerinden Türkiye'nin batısına gaz sevkiyatında sorun yaşanıyor. Şayet kış sert geçerse, İstanbul ve Marmara Bölgesi'nin diğer büyük şehirlerinde ısınma sorunu vuku bulacak. Bu durum, 2015 yılının ilk yarısında genel seçimlere gitmeye hazırlanan ve dolayısıyla da bu tür nahoş şokları önlemeye ve doğalgaz fiyatlarını düşük tutmaya kararlı Türk hükümeti açısından memnun edici bir olasılık değil.
Geçtiğimiz hafta Ankara'ya gelen Gazprom CEO'su Alexei Miller gibi üst düzey Rus temsilciler, Rus doğalgaz şebekesini Karadeniz üzerinden Orta Anadolu'ya bağlayan Mavi Akım boru hattından nakledilen gaz hacmini arttırarak 2013'te 25,6 milyar metreküp olan seviyeyi, 2014'te toplam 30 milyar metreküpe çıkarma sözü veriyor. Bu bağlamda, yatırımların, bozulan Güney Akım projesi yerine Mavi Akım Boru hattının iyileştirilmesine yöneltilmesi son derece mantıklı.
Ankara, uzun vadede Rus doğalgazına olan bağımlılığını azaltıp – 2019'da devreye alınacak yeni Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) üzerinden – Azerbaycan, Kuzey Irak, İran ve (Kıbrıs meselesinde çözüme varılabildiği takdirde) Doğu Akdeniz bölgelerinden çıkarılan doğalgazdan da faydalanma gayesinde.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti, Rusya'dan yapılan ithalatı toplam ithalat hacminin yüzde 57'sine denk gelecek biçimde azaltmakta başarılı oldu. Ama mutlak veriler ışığında, Türkiye gibi büyüyen bir ekonominin tüketimi sürekli artma eğilimi gösterecek. Neyse ki petrol fiyatlarındaki ciddi gerileme, Türkiye'nin faturasını düşürüp Rusya karşısındaki ödemeler dengesini iyileştirerek, hükümet açısından önemli bir avantaj sağladı.
Ortaklığın stratejik değeri
Türkiye'nin bunlara karşılık sunduğu şey; Putin-Batı ihtilafında tarafsız kalmak. Ankara'nın Türkiye'yi kardeş devlet kabul eden geniş bir Tatar toplumuna yurt olmuş Kırım'ın Rusya tarafından ilhak edilmesi ve Doğu Ukrayna'da kriz çıkmasından rahatsızlık duymak için pek çok sebebi var. Bununla birlikte, Ankara, diğer tüm NATO üyelerinin aksine, Rusya'ya uygulanan yaptırımlara katılmayı reddetti (ve bunun sonrasında Türkiye'nin Rusya'ya kümes hayvanı ve deniz ürünleri ihracatı adeta fırladı).
Türkiye'nin tarafsızlığının stratejik değeri, Putin'in Avustralya'nın Brisbane kentinde düzenlenen son G20 Zirvesi'nde (15-16 Kasım 2014) gelişmekte olan güçlerin çoğu tarafından kenara itilmesiyle birlikte iyice arttı. Rusya, Türkiye'nin NATO ve ABD'den uzaklaşarak bağımsız bir dış politika gütmesini uzun süredir teşvik ediyor. Antalya, bir sonraki G20 Zirvesi'ne ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, Türkiye'nin Batı'nın yörüngesinde uysal bir ülke olmaktan ziyade küresel bir lidere dönüşmesi fikri yeniden ön plana çıkarılacak.
Ancak jeopolitik kazanımlar, Rusya'nın Türk tarafının isteklerini yerine getirmesi açısından yeterince teşvik edici bir unsur olmayabilir. Ankara'ya 10 bakanıyla gelen Putin'in de cebinde bir alışveriş listesi vardı.
Putin, Rusların nükleer enerji alanında faaliyet gösteren kamu kuruluşu Rosatom'un Mersin, Akkuyu'daki 20 milyar dolarlık nükleer santral projesinde ilerleme görmek istiyordu. Türkiye'nin ilk nükleer santrali olma özelliğini taşıyan projenin inşaatına Mayıs 2015'te başlanması bekleniyor. Lakin söylenenlere göre, Rus lider, Türk yetkililerin Rosatom'a vergi konusunda ayrıcalık sağlamasında ısrarlı. Fakat öyle görünüyor ki, Erdoğan bu defa geri adım atmadı ve Rosatom da böylelikle istediğini elde edemedi.
Putin'in Ankara ziyareti, Güney Akım boru hattı projesinin iptal edildiği duyurusu ile hatırlanacak olsa da, asıl dikkat çekici nokta, Putin ile Batı arasındaki ilişkilerin giderek gerildiği bir ortamda, Rusya-Türkiye ilişkilerinin gelişmeye devam etmesi.


Dr. Dimitar Bechev, London School of Economics (LSE) European Institute Öğretim Görevlisi. Uluslararası İlişkiler Uzmanı olan Bechev, çalışmalarını Rusya ve Türkiye'nin dış politikası ile Balkanlar üzerinde yoğunlaştırıyor.

Kaynak: Al Jazeera Türk

0 yorum:

Yorum Gönder

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.