Alparslan Türkeş ve Bulgaristan Türkleri

7 Temmuz 2016 Perşembe |

Erdinç TEKER

25 Kasım 1917'de Lefkoşa'da dünyaya gelen Alparslan Türkeş , Kayseri- Pınarbaşı’dan Kıbrıs’a göç ettirilmiş bir ailenin evladı idi. 1933 yılında İstanbul’a gelene kadar İngiliz işgali altındaki Kıbrıs’ta büyüyen Alparslan Türkeş ecdat toprağının yabancılar yönetimi altında bulunmasının çilesini burada hissetmiştir. Anavatan özlemini, Türklüğün değer ve manasını özümsemiş biri olarak Kuleli Askeri Lisesine kaydolduktan sonra bu düşüncelerini faaliyete geçirmiştir.
Tüm bunlara baktığımızda Alparslan Türkeş ile  genelde Balkan , özelde ise Bulgaristan Türklerinin yaşadığı duygu yoğunluğu arasındaki paralellik göze çarpmaktadır. Bu bağın neticesini 1939 yılında yayınlanan “Tuna” isimli yazısında görmek mümkündür.  Yazının başlangıcında Alparslan Türkeş, Tuna’ya şöyle tanımlamıştır:

“Bu bir isim değil, bir su değil kalbimizde çağlayan bir tarihtir.
Türksüz Tuna öksüz, Tunasız Türk yaslıdır.”

Yazıda Tuna’nın Türklük ile kavuşması , evrimleşmesini ve sonunda ayrılışı işleyen Alparslan Türkeş,

“Tunam! gönlümde yatan Arşlarım susuzluğunu sen giderirsin.
Bana su vermez misin Tunam?” diyerek sözlerini bitirirken kaybettiğimiz Rumeli topraklarına bir gün tekrar kavuşma isteğini bu satırlarda işlemiştir.


1944 yılında o zamanki iktidarın Sovyetlere yaranmak uğruna uydurduğu sözde Irkçılık-Turancılık davasında yargılanan ve işkence gören Alparslan Türkeş mahkemedeki savunmasında hakimin, “Turancılık hakkındaki fikirlerinizi söyleyiniz.” Sorusu üzerine şu cevabı vermiştir:
- Benim fikrime göre her şeyden mühim olan vesair sahada en ileri dereceye ulaşması için çalışmak lazımdır... Turan, yani Türk Birliği yalnız Asya'dakiler değil, bütün Türklerdir. Yani ilmi manasından başka olarak Türkiye'dir. Memleketimizin ilim, irfan, sanayi, iktisadı bütün yeryüzündeki Türklerdir. Yani Türk Birliği yalnız Asya'dakilerle değil, Bulgaristan'daki, Yunanistan'daki vesair yerlerdeki Türkleri de içine alan bir mefhumdur.

Alparslan Türkeş ömrü boyunca yukarıda söz ettiği düşüncesinden bir adım geri atmamış , gerek Orta Asya , gerekse de Balkanlardaki Türklerin daima yanında olmuştur. Vefat etmeden 4 sene önce 21-23 Mart 1993 tarihlerinde şahsi gayretleri ile asırlardan beri ilk defa bütün Türk boylarının bir araya geldiği “TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI DOSTLUK, KARDEŞLİK VE İŞBİRLİĞİ KURULTAYI” toplanmış, 30’a yakın ülke ve topluluğun ortak kararı ile 35 maddede birlik mutabakatı yapılmıştır.


Alparslan Türkeş ömrü boyunca soydaşlar ile ilgili girişimlerde bulunmuş bir liderdir. 1 Haziran 1977 tarihinde Ülkücü Kadro dergisinin kendisi ile yaptığı röportaj sırasında sorulan “Sizce; Dış Türkler, Türk dış politikasında nasıl bir yer almalı” sorusuna şu cevabı vermiştir:
-          Her devlet kendi soydaşlarının yurt dışındaki menfaatlerini korumak , kollamak , gözetmek; yaşadıkları ülkelerde o ülke vatandaşlarına verilen her haktan hak sahibi yapmak , bunu devam ettirmekle görevlidir. (1)

1985 senesinde Bulgaristan’da Türklere karşı başlayan asimilasyon ve soykırım sürecine karşı tüm varlığı ile tepki gösteren Alparslan Türkeş, 20 Aralık 1985 tarihinde Yeni Düşünce isimli dergiye şu beyanatı vermiştir:
- Bulgaristan Türklerinin soykırıma maruz kalmalarını durdurabilmek için yoğun bir politika uygulamak gerekir. …Orada yok edilmeye başlanılmış olan kardeşlerimizi bir an önce çekip Türkiye’ye getirmeye çalışmalıdır. Bu insanlarımızı kurtarıncaya kadar sürekli ve planlı gayret sarf edilmelidir. (2)

Yine aynı dergiye 28 Mart 1986 yılında verdiği beyanda , “Bulgaristan iki milyon Türk’ü soykırıma tutuyor. Camileri, mescitleri yıktığını , isimlerini Hristiyan isimleri ile değiştirdiğini , çocukların sünnet ettirilmediğini” ifade etmiştir. (3)

Bizim Ocak dergisine Mayıs 1986’da yazdığı yazıda, “Bulgarlar bütün uygarlığın gözleri önünde Birleşmiş Milletlere rağmen kendilerinin de imzalamış oldukları çeşitli milletler arası antlaşmalara aykırı caniyane bir imha etme uygulamasını gözlerimizin önünde devam etmekteler. Ruslara güvenerek ve onların koruyuculuğu altında Bulgaristan Türkleri Bulgar yönetimi tarafından yok edilmektedir. Bu haller insanlık için utanç vericidir.” (4) sözleri ile dünyaya seslenmiştir.

26 Eylül 1986 yılında Milliyetçi Çalışma Partisinin mitingine katılan Alparslan Türkeş, “Dinlerinden, ibadetlerinden vazgeçmek istemeyen Türkler öldürülmekte veya toplama kamplarına sürülerek oralarda işkencelere babalarından, dedelerinden kendilerine kalmış olan isimleri de zorla değiştirilmiş bulunmaktadır. Adlarını değiştirmek istemeyenlerin bazıları dövüle dövüle öldürülmüş, bazıları ise kurşuna dizilmiş veya hapse atılmışlardır. Sizlere kısaca anlattığım bu bilgiler, Birleşmiş Milletler Af Örgütü tarafından kesin saptanmış gerçeklerdir. Bu vahşiyane davranışlar sadece orada yaşayan Türk azınlığa karşı olmayıp tüm insanlığa karşı işlenmiş cinayetlerdir. Bu olaylar yirminci yüzyılın son çeyreğinde ve medeni dünyanın gözleri önünde cereyan etmektedir. Bulgarlar bu zalimane hareketleri ile insanlığa karşı en büyük suçu işlemiş ve işlemeye devam etmektedir.” beyanında bulunmuştur (5)

16 Haziran 1987 yılında Alparslan Türkeş, Milliyetçi Çalışma Partisinin Genel Başkanı olarak Merkez Yürütme Kurulu toplantısında yaptığı açıklamada, “Bulgaristan'daki soydaşlarımıza yapılan baskılar yeni başlamış değildir. Yıllardır devam etmektedir.İktidarın bu duruma karşı tavrı çok pasif olmuştur.Devlet idaresi uzağı görmeyi gerektirir.Başbakan 15 sene sonra yetmiş milyon olacağız,bu baskıların hesabını o zaman soracağız gibi sorumsuzca ve hafifçe sözler sarf ederek konuyu geçiştirmişti.Bulgarların soydaşlarımıza karşı giriştikleri zulme karşı acil tedbir alınmalıdır.Her türlü uluslararası antlaşmaya aykırı olan bu vahşice uygulamalar bütün dünya kamuoyuna anlatılmalıdır...Planlı ve ciddi bir diplomatik faaliyet yürütülmelidir.
Bulgaristan'ın üyesi olduğu demirperde ülkeleri ve onların ağababası olan Sovyetler Birliği nezdinde diplomatik girişimlerde bulunulmalıdır... Çünkü Bulgaristan bu ülkenin haberi ve müsaadesi olmadan nefes bile alamaz.Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Gorbaçov'un dünyayı memnun eden 'perestroyka' ve 'glasnost' gibi birtakım çalışmaları vardır.Gorbaçov kendi halkı için yeni ufuklar vaat etmektedir.Bulgaristan'daki Türklere karşı uygulanan vahşi baskılar hem insan haklarına aykırıdır hem de Gorbaçov'un dünyada vermek istediği görünümü karartmaktadır.Eğer Sovyetler Birliği,Bulgaristan'dan bu baskıları sona erdirmesini istese zulmün devam etmesi mümkün değildir.” demiştir. (6)

1989 senesinde Bulgaristan’dan Türklerin anavatanına göçlerine kadar olan süreçte Alparslan Türkeş, daima Bulgaristan Türkleri ile ilgilenmiş , göçten sonra da gerek ziyaretlerinde gerekse de verdiği beyanlarla daima yanlarında olmuştur.

Ömrünü Türklük davasına adayan ve bu yüzden Başbuğ unvanı ile Türk Dünyasının gönlünde taht kuran Alparslan Türkeş’in aşağıdaki sözlerinin daima hatırlanması gerektiği kanaatindeyim:
“Biz bugün Anadolu’dayız ama Anadolu’nun dışında bir Türk topluluğu vardır. Biz büyük bir milletiz. Mutlaka bir gün Türkler uyanacaklar, tekrar haklarını isteyeceklerdir ve alacaklardır.”



Kaynaklar:

1-) Başbuğ Türkeş - Yazar: Metin Turhan ( Kripto Yayınları) Eylül 2015 , 3. baskı


2,3,4,5,6,7-) Alparslan Türkeş - Yazar: Metin Turhan ( Bilgeoğuz Yayınları) 2009

0 yorum:

Yorum Gönder

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.