Birilerine bağlı değilim, genelde arzuladığım konuyu yazarım, fakat son günlerde bakıyorum da, çevremde ki bir çok kişi beni hep ayni konuya yönlendiriyor.Bu bir işarettir diyorum,zaten konu çok aktüel ve vahim,yine de ben onun kendi aramızda çözülmesinden yanayım,bu biraz mutfak işi…Hani,bir tekerleme vardır ya,”Az gittik,uz gittik,dere tepe düz gittik,altı ay bir güz gittik,geriye dönüp bir de baktık ki,bir arpa boyu yol gitmişiz!”Şimdi, bizde yarım çeyrek asır geriye dönelim ve isimlerimizin baskı ve zorla değiştirilmesinden bugüne dek ne kadar yol kat ettik bir göz atalım.Daha doğrusu ,neden bazılarımız, hala, yıktığımız ve tarihe gömdüğümüz bir baskı ve despot rejiminin kimliklerimize,kalplerimize değil, yazdığı isimleri kullanmaya devam ediyoruz…Görülüyor ki ,bu sorunun cevabı hepimizi germiyor,ya da bazılarının umurunda değil.İşim icabı çok farklı insanlarla görüştüğüm oluyor.Onların arasında bakanlar ,akademisyenler,ünlü gazeteciler de var.Bunlar da benden bu sorunun cevabını istiyorlar.Tabi ki ,tatminkar olamıyorum…2010 yılına Türkiye nüfusu 72 milyonu aşarak girdi. Devlet katındakiler biliyorlar ki,bu nüfusun kaçının resmi çifte ismi var ve bunun nedenini anlamakta zorluk çekiyorlar.Vaktiyle o totaliter rejimde ikiyüzlülüğe itiliyorduk,fakat demokrasilerin harmanında Yanuslar hangi mecburiyetten at koştursunlar ki…Türk isimlerimizin üzeri çizildiğinde çok üzülmüştük,dünyalarımız kararmıştı.Neden şimdi bu kara lekeyi silmiyoruz ve Türk ismimizi ay ışığında parlatmıyoruz. Zorba ile Özgür yan yana yapamaz ki… Ben ne ırkçıyım,ne de aşırı milliyetçiyim ,inancım şudur ki,kimse bu sorunu çözmedikçe bahtiyar bir ömür sürdüremez.Belki bizler,asıl o zaman özgürlüğümüze kavuşacağız.Birileri beni fikir özgürlüğünü kısıtlamakla da suçlayabilir,çünkü hiçbir şeye inanmama veya canın neyi istiyorsa ona inanma ve ona göre yaşama özgürlüğü de vardır dünyamızda.Vardır da…“Dünya kendini ucuza satmıyor.”Bu sözler Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin.Ne anlama geldiğini artık çözebilmemiz gerekiyor.İnsanlar kendini ucuza satabiliyor.Evet,hepimiz insanız,yanlış da yaptığımız oluyor.Yanlışa ve yanlış yapana karşı net bir tutum takınmamız gerekmiyor mu bu çetrefelli isim alicingöz oyununda.Bu olayı küçümsemek ve görmezlikte gelmek ise başka bir vahim durum.Topluluğumuza zarar veriliyor.Bu bilinçsizlikten kaynaklanıyor desek yalan olur,bu vakur olayda da aydın kesim başı çekiyor…Çünkü, özgür bir ortamda bile dünya metasının karşısında alçalanlar var,namusunu,haysiyetini,vakarını,ciddiyetini,dürüstlüğü,hatta inancını feda edenler var…Bir ünlü filozofun dediği gibi;bir derenin kenarında;ayni suyla yüzünüzü iki kez yıkayamazsınız.birinci ve ikinci yıkamanız arasında;hem su değişmiştir;hem de siz değişmişsinizdir.Fakat bizim camiamızda değişime akıl erdirmek mümkün değil…Bazılarımız,Türk olmaktan ,bazılarımız Türk’le özdeleşen İslam’dan utanıyor.Sizlere şimdi,Balkanlılar için söylediği,ünlü bir Alman generalin duyduklarını ve gördüklerini aktaracağım,belki de,bazılarına yararı dokunur. Türkün gücü ney imiş ,biz ise nelerle uğraşıyoruz günümüzde… Bakın , Osmanlı’nın Balkanlar’dan çekildiği topraklarda meşhur general Moltke neler görmüş ve hatıratında neler yazmış;“Bu verimli topraklarda ne şehirler ,ne kasabalar ,ne şatolar,ne değirmenler,hatta ne de sabit köyler vardı.Göz alabildiğine uzanan ovalar bomboştu.Ahali perişan ve dağlardaydı.Bütün halk,kıyafeti düzgün bir kimseye rastladıkları zaman hürmetle eğiliyorlardı.Kulübelerde eşya ve erzak görmedim.Kadınlar,eğer iki kat çamaşırları varsa,mevsimine bakmadan üst üstüne giyiyorlardı.Hepsinde derin bir korku,ruhlarına kadar işlemiş bir güvensizlik duygusu vardı.Az konuşuyorlar,sadece soruldukça cevap veriyorlardı.Beni cidden meraklandıran gördüklerimin içyüzünü,nihayet,yaşı yüze yaklaşmış,fakat hafızası yerinde bir ihtiyardan dinledim.Eliyle bomboş ve hayli verimli ovayı işaret ederek dedi ki;- -İşte buralarda kum gibi insan kaynıyordu. Tarlalar bol mahsul verirdi. İnsanlar neşeli ve emniyette idiler. Kimse kimseden korkmazdı. Herkes dilediği gibi yaşardı. Hakka saygı,emeğe hürmet vardı.Ne zalim,ne mazlum yoktu.Ne vakit ki ,Türk gitti,Rus geldi,sana bütün anlattıklarım Türk’ün ardından yola çıktı,onunla beraber bilmediğim diyarlara göç etti.”- Moltke, tabloyu şu cümlelerle tamamlıyor;”Bütün Balkanlarda ayni gerçeği gördüm; Türk’le beraber,huzur ve hürriyet de gitmiş.Mağrur ve fatih bir milletin kendisine ram olmuş insan sürülerine hayvan değil,insan muamelesi yapma sanatı,külfetleri kendi milletine yükleyip,nimetleri reaya dediği gayri Türk unsurlara bıraktığı hakikatini hayretle görmek isteyenler,Balkanların dışarıdan tahrikler olmadığı asırlardaki Türk idaresini hatırlayabilirler…”- İşte, o meçhul Balkanlı ve meşhur Alman general bile bugün bizleri ayıplıyor. İnsanımız asıl işini gücünü, görevini yapacağına, kim kiminle görüşmüş ,kim kiminle hangi barda koklaşmış,kim kime feys’den ne mesajı geçmiş,kim daha beşinci katı çıkamamış,”sorunlarına” kafa yoruyor.Ve sanıyorlar ki ,onların çifte isimleri kimseyi ilgilendirmiyor,ya da kimse bunu bilmiyor…Bu iş bizim “Sadaka taşı” olayına benzemiyor.Hani eski zamanlarda bu sadaka taşlarına insanlar sadakalarını bırakıyormuşlar ve fakirler gece yarısı sonrasında aynı taşı ziyaret edip,kimseye gözükmeden ihtiyaçları kadarını alırlarmış.Ne veren alanı tanırmış,ne alan vereni…Ne yazık ki, bu güzellikleri devam ettiremiyoruz…Asıl demek istediğim,acaba günün birisinde,ikili oynayan komşularımızı valilik makamına buyur ederlerse ve yüzüne şu soruyu patlatırlarsa;”Yahu siz Türkmü’sünüz,ya da Avatar’lı,Avatar’lı iseniz burada ne işiniz var”?Acaba,o zaman yüzümüzün ifadesi ne renk alır…- Bu “Avatar” filmini ben de gördüm. Şimdi medyada tartışılan konu;”Avatar’lar Türk mü…”Filmin merkezindeki Na’vilerin yaşadığı yerle göğü birleştiren ağacın, Türk mitolojisinden alındığı iddia ediliyor .Türklere göre dünyanın bir direği vardır.Toprak ile göğü birleştiren bu direkt aynı zamanda atalarımızın yaşadığı tipik Türk çadırının da direğine benzer.Bu ağaç güya dünyanın direği oluyor…- Nereden nereye uzandık .Ne olursa olsun, Dede Korkut’un Hayat ağacı yaşıyor. Türkler onu yaşatıyor, yani Bizler.Bizler kardeşiz ve zalimlerin dayattığı isimlerden silkinmemizin zamanı çoktan gelmiş-geçmiş .Orhun yazıtları bile hala kaybolmuş değil,kaybolmayacaklar da,bizim isimlerimiz de tarih sayfalarında tertemiz kalmalı…
Dede Korkut'un hayat ağacı hala yaşıyor
30 Ağustos 2010 Pazartesi |
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.
7 yorum:
Dikakatimize sunulan konu bizim gündemimizden hiç kalkmamalı.O kadar çok sızladık ve mızladık,sonuç ise ortada.Bzler çoktan ana isimlerimizi ve kendimizi şeytana stamışık ki zaten haberimiz yok...Yazıklat olsun Kırcaalinin torunlarına.Ayıp yahu,ayaıp.
ama bir uyanis var daha hersey henuz kaybedilmemis elbette bu halk gaflet uykusundan uyanacak bir gun
Gelmiş rus ayısının uşağı kaleşnikovla senin kimlğini almış,benliğini almış ve sırıtarak gitmiş,sen alankoğlu ise 20 yıldır gidip bunun hesabını sormamışsın
,onun kafasını bu pis kimliği patlatmamışsın,neden kardeş,neden,kimden çekiniyorsun...
İleriki yıl Memeleketimiz Bulgaristan'da sayım olacak.Benim aklım bir şeye ermiyor.Bu anasının koymadığı, Civkov ismi taşyanlar sayımda kendilerini Türk mü yazdıracaklar,yoksa Bulgar'mı.Türkiye vatandaşı olanların işi kolay,onlar orada Türk sayılacaklar,burada ise Bulgar.Burada yaşayanlar ise tabi ki Bulgarlar.Başka türlü olamaz zaten.Ama duyduğumuza göre Türkie devleti devlet memuru olupta yabancı isim taşıyanları işten çıkaracakmış,çünkü Anayasaya aykırıymış bu iş...
dunya globalashti- isimler tabi ki önemli- fakat daha ÖNEMLI konulari dikatte almak gerekiyo-meselya- 1989 senesinde TR "göc" eden kardeshlerimizin bir bölumu yeniden Bg ya dönmeyi tercih ettiler...Bu "gyavur" memlekette tek gyvendiimiz perti- niye bizi aldatti...isimler nasil olursa olsun- Ataturku sevmek -saymak- Bayramlarimizi hatirlamak- kutlamak ...BUNLAR DAHA ÖNEMLI....bence
Her pertici,kendine ele verme,dünyada tek bir türk senin gibi yazmaz ve düşünmez,bırak şu ajanlık hastalığını,yemezler.Güya gyavur memeleketine dönmüşler de,isimleri bunun için değiştirmemişler de,şey demeye götürüyorsun olayı,fakat yanılıyorsun.Sen şimdi bir bulgar olarak Fotinovo'luyu kabuleniyormusun,demek bu şaklaban Bulgaristan'ın ulusal stratejisini yazacak ve sende bunu yutacaksın.Yahu koskoca Bulgaristan da temiz ve iyi niyetli kimse kalmadı mı...
Arkadas demis :
isimler nasil olursa olsun- Ataturku sevmek -saymak- Bayramlarimizi hatirlamak- kutlamak ...BUNLAR DAHA ÖNEMLI....bence
ha-ha-ha gulsekmi aglasakmi ...
Ivan Ataturku cok sayirmis. Sizi gibi seytanlar sizi. Kendinize gelin. Sizin Turk Komunisti Partisi(DPS) seytanalari kafanizi heptek yikamis. Satilmislar utanin biraz.
Ataturk gyavurdan saygi istemez.
Yorum Gönder