Bayram yine geldi

9 Eylül 2010 Perşembe |

Bu satırlar bir biseniz içimden nerelerde dökülüyor. Altmışbin kişinin akın ettiği İkitelli’deki Atatürk olimpiyat stadındaki önceki gece düzenlenen İrlanda’lı efsane rock grubu U2’nun konserini aylardır sabırsızlıkla bekeleyenlerin ve doldurduranların arasındayım. Böyle konserlere pek gitmem ,ancak “Bultürk’ün” kültür sayfası edityörü Müjgan’ın davetini kıramadım ve kavalyeline razı oldum.Bu müthiş konserde Bono çılgınca dans etti ve ettirdi,fakat ben çok uzaklara dalıverdim.Nedense , şu bizin bayramlarımız havızamda canlanıvermişti,hele şu eski bayramlardaki kızların söylediği o güzelim türküler bana Bono’yu da unutturmuştu,etrafımda çılgınca ve acayip bir ekstaz içinde dans edenleri de…
Evet , bugün bayram , Barış’ın dediği gibi o meşhur şarkısında. Uzun saçlı yiğidimiz Kırcaali’ye de gelmişti , bizim çocukları da TRT ekranlarına çıkarmıştı , aslında Balkanlıları çok seviyordu.U2 konserinin en büyük sürprizi , Bono’nun Zülfü Livaneli ile duet yapması oldu.Bu duetin arkasından “ Yiğidim Aslanım’ı ” Livaneli hep bir ağızdan seyircisiyle birlikte söylerken , Bono’nun söyledikleri kulaklarımda çınlıyordu ; ” Bu ülkede olanlar dünya için iyi .Çok iyi bir köprü.Geçmişle gelecek arasında.Avrupa’nın başladığı ve gitmesi gereken yer ”… Ben yine eskilere dalıyordum. Bizim o uçsuz bucaksız Rodop sırtlarının küçük küçük köylerinin Bayaram yerleri canlanıyordu aklımda. Her bir köyümüzde bu isimle bir yer vardır ve yılda iki kez burası kızlar meskeni olurdu. En güzel ve süslü elbiseler giyinirdi o günlerd ,saçlar parlatılıyordu,mis gibi kokulardan bolca sürülüyordu,avuç içlerine, menekşe kokusu sürülmüş ,minnicak mendiler sıkıştırılıyordu ve cümbür cemaat toplaşıyorduk bütün köyün kızları,delikanlıları ve bir de afacan çocukları.Ben o zamanlar çocuklar grubuna dahildim.Çok üzgünüm, o şenliklere bir delikanlı gibi katılamadım ve bayram sıralarından seçilmiş hiçbir güzide yavuklum olmadı,bir mendil bile değiştiremedim. Bu mendilin şuh ve imrendirici kokusunu hep özlemişimdir. Anlattıklarım 40-50 sene evelsine uzanırlar…
Hani şu an bile söylenen bir çok populer Rumeli türküsü var ya, bunların çoğu il kez bu türkü sıralarında söylenmiştir .”Arda boyları”(bunun tarihi ve yeri belli,1939 yılı, Ardino’nun Terziler köyü),”Alan çayırları” ve bunlara benzer bir sürü türkü ilk defa Rodop’ların sımsıcak, yufka yürekli, alyazmalı kızları tarafından seslendirilmiştir ve bütün Türk dünyasına armağanımız olmuştur. Şimdi Türkiye’de bazı köfteci bozuntuları kalkışmışlar ,yok efendim, bu türküler kendi besteleriymiş,Gostivar bölgesidenmiş.İnsanı bayram günde bile çıldırtacaklar yahu…
Eski yıllarda kafeler,diskolar,barlar yoktu bizim dağ yörelerimizde.Gençlerimiz ancak bayram yerlerinde görüşebiliyorlardı.Deyindiğim gibi her köyün kızları daha sabahtan kol kola bir sıraya diziliyorlardı ve bir öteye,bir beriye tıpış tıpış yürüyerek başlıyorlarda o meşhur manilerini,taşlamalarını söylemeye. Ve yanık seslerin, nakaratların yankısı tepeciklerden ,bayırlardan ,dereciklerden aşarı ve yukarı çalkalanıyordu .Her köyden türkü sesleri geliyordu. Her yer cıvıl cıvıl, insan ve hayat dolu. Gelelim delikanlılar tayifesine. Gurbet kuşları bugünlerde evlerindeydi. Bayramın daha birinci gününde takım elbiseler ütüleniyor(siz sıcak kor dolu ütüyü de bilmezsiniz), rengarenk kravatlar takılıyor,tabi parfümler de asla unutulmazdı ,bir de saçları parlatmak faslı vardı .O zamanlar jöle filan yoktu,fakat başka bir koyu ve cezp edici kokulu sarı su vardı,bu saçları hem çingene yüzü gibi parlatıyordu,hem de mayhoş kokmalarını sağlıyordu.Tabi,arasıra bundan gizlice bizlerde sürerdik sıfır kilometre kafalarımıza…
Bayram günleri delikanlılarımız açısında çok yoğundular, adeta Turist Ömer oluyorlardı… Bir gün içinde kilometrelerce yol geçiyorlardı onlar, belki en az yirmişer köy dolaşılıyordu, o da yaya yürüyerek ,öyle araba ,motosiklet yoktu daha o zamanlar,şose yolu bile yoktu be… Her gittikleri köyde birer kız peydahlıyorlardı bu yağız delikanlılar, bazıları için isimlerine hitaben bezenmiş maniler uyduruluyordu ve yine mani eşliğinde mendil değiş tokuşuna davet ediliyorlardı. Bu merasim en iç alıcı manzaraydı. Utancından yavuklu adayları ezile büzüle hatıra ve sadakat mendillerini üsülünce değiştiriyorlar dı. Biz çocuklar ise ablalarımızı kıskanıyorlar, ama yine de taze bir aşkın yeşermesine engel olamıyorduk…
Neyse, fazla uzattım, galiba, af ola. Nice Bayramlara!
 09092010

0 yorum:

Yorum Gönder

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.