Tekellerin kırıldığı çağımızda palavra salatası

29 Aralık 2010 Çarşamba |

TEKKELLERİN KIRILDIĞI ÇAĞIMIZDA DELİK DAĞARCIĞIMIZ PALAVRALARLA DOLUYOR

Yeni yıl yaklaştığında Memleketimizin çeşitli bölgelerinde o acı ve trajik günleri anma törenleri düzenlenir.Artık belli oluyor ki ,bunlar ebediyete kadar devam edecek.Bizler örf ve adetlerimizden asla vazgeçemeyiz.Kırcaali’nin her istikametinde yüzlerce yıldır devam eden anma ,dua ve kurban geleneklerimiz hala yaşatılmaktadır.Hotaşlı yaylasını,Aladağ tepesini,Dambalı sırtını bir anımsayalım. Bu arada ilginç bir tarihi gerçeği de hatırlatayım.Hotaşlı da bir şehit mezarlığı vardır.Orada düzenlenen geleneksel yağlı güreş müsabakalarında ölen pehlivanların mezarlığıdır bu. İşte, biz böyle bir ecdadın torunlarıyız,ölümüne dek güreş tutabilen,yarışabilen kahramanlar hangi başka millette nasiptir. Savaşçı ve mücadeleci ruha sahibiz,ama bu gücü her zaman elimizdeki silahla değil,bilincimizin şuurunla ispatlamışızdır…
İnsanımız yurdun ve dünyanın dört bir bucağına dağılmış durumdadır.Aramızda mesafeler uzak olsa da yürekler bir.Düşünceler,özlemler,fikirler aynı.Verilen savaş aynı mücadele aynı.Bu topraklarda gün geldi özgür yaşadık,gün oldu esir hayatı yaşadık.Esir bir halkın vicdanı olmak ve bu vatanda özgürlük ateşinin kıvılcımlarını canlı tutmak uğruna, onlarca mücahitimiz canından oldu ,ömürleri zindanlarda geçti.Özgürlük ayaklanmalarımız artık tarihin derinliklerinde kalmıştır.Bizler bugün gücümüzü ,inancımızı ve benliğimizi bu derinliklerden esinleniyoruz.Böylece milletin ruhundaki özgürlük korunun canlı kalmasından ve tarihin vereceği bir fırsat gününde bu korun yeniden alevlenmesinin mümkün kılınacağından eminiz.
Bundan 24 yıl öncesi ,yine bir kış sabahında ,başkentimiz Sofya’da en ağır mahkemelerde ,büyük bir gizlilik ve tedirginlik içinde aynı gün ve saate birçok davaya bakılmaya başlandı.Ülkenin çeşitli bölgelerinde deşifre olmuş gizli Türk mücadele örgüt üyelerinin yargılanması yapılacaktı.Bu davalara gazeteci kimliğimle katılmam mümkün değildi,hatta bu olaydan hiç bir medya kuruluşunun haberi bile yoktu.Büyük ağabeyim de yargılananlar arasındaydı ve kardeşi sıfatıyla ben de bunları izleme fırsatı bulmuştum.O karanlık büyük sarayın holü çok büyük ve ürkütücüdür.Sabah saat onda bir anda her yer üniformalı ve sivil polislerle doldu.Ve birazdan onar yirmişer gruplar halinde ,sıkı bir askeri nizam içinde, kahramanlarımız görüldü.Hani bazı Amerikan filmlerinde azılı teroristleri ve katilleri yargılanma esnasında gösterirler ya,öyle bir hava estiriliyordu Sofya’nın dondurucu sabahında.Ömrümün sonuna kadar unutamayacağım bir manzaraydı bu dehşet anları.En çok yargılanan grup Kirli bölgesindendi.Acımasız dayaklar ve işkenceler cesaretli ve ülkü sevdasıyla yanıp tutuşan kardeşlerimiz in bedenlerini adeta eritmişti,fakat buna rağmen hepsi dimdik ve kararlı yürüyorlardı,yılmaz ve cesur bakışlarında inanç ve umut kıvılcımları fışkırıyordu.Neden mi anlatıyorum bunları?
Ben o kahramanlarımızı sözünü ettiğim anma törenlerinde görmek istiyorum.Benim halkımın ilk önce onların mangal yüreklerini hissetmesini,ak yüzlerini görmesini isterim ben.Bu kutlamalar neden yalnız bir siyasi gücün ve bir göçmen derneğinin tekeline girmiştir?Böylesine kutsal bir mekan hangi sebeplerden dolayı bir siyasi şova ve propaganda arenasına dönüştürülebiliyor?Bütün tekellerin kırıldığı çağımızda biraz vicdanlarımızı konuşturalım.Siyasi hırsımızı ve pişkinliğimizi siyasetin yapıldığı yerlerde ispatlayalım.Olmuyor böyle işte,ak saçlı dedelerimizin,nur gözlü ninelerimizin karşısına dikilip ve anadilimizin hiçbir mevzuata göre yasak olmadığı bir dönemde, kalkıp onlara resmi dilde iktidara geldiklerinde neler yapacaklarını n anlatılması ne gibi yarar sağlar?Tek parti döneminde(galiba hala tek partiye mahkumüz) birinci sekreter Georgi Petrov bile insanlarımıza Türkçe hitap ediyordu…Bu anma törenlerimizin akış şeklini değiştirmediğimiz müddetçe aramızda devletimizin valisini de görmek isteriz,başka siyasi partilerin temsilcilerini de.Sonuçta Bulgaristan toplumu ayrılmaz bir kütledir ve içinde barındırdığı Türk etnistesi dışlanmamalıdır.
Kültürümüzle barışık olmayan bir toplumuz.Bir yandan siyasilerin hayatımızın her alanına burnunu sokmamasını arzu ediyoruz,diğer taraftan her şeyi onlardan beklemeye devam ediyoruz.Bu bizim eski ve kötü bir alışkanlığımızdır.Bir kısım insanlar dilimizle,dinimizle,tarihimizle ve kültürümüzle halen savaş halindedirler.Bir milletin kendi kültürüyle insani değerlerinin uyumlu olması beklenmez mi?Kendi anadilimizden utanmayalım.Daha İngilizce yokken Türkçe yazılmış bilim kitapları vardı.Ne yazık ki anadilimize karşı başlatılan kavga devam ediyor.Dinimizle barışık olmadığımızı görüyoruz.Bilmem kaç sene öncesinin İslam şurasının vefat etmiş üyelerini mezardan çıkarıp diriltmemiz gerekiyormuş.Güya başka türlü çözümü yokmuş müftülük krizinin.Yahu ,siz bizleri aptal mı zannediyorsunuz?Ben bu düşünceyi utanmadan sergileyen bozuntunun sakalını yolarım…

Bizler tarihimizle,kültürümüzle ayaktayız.Tabi ki yakın ve uzak tarihimizi öğreneceğiz ve öğreteceğiz.Kanımca bu anma törenlerini modern ,günümüze uygun yeni bir şekle büründürme zamanı gelmiştir.Bulgaristan’da ve yurtdışında yalnız benim araştırmalarıma göre 500’den fazla çeşitli üniversitelerde çalışan öğretim üyemiz var,onlarca edebiyatçımız,sanatçımız,ressamımız,entelektüelimiz bulunmaktadır.Bugün Ardino kökenli Prof.Ali Eminov ABD’nin en ünlü kültür antropologlarından birisidir.Bütün güçlerimizi birleştirerek Kirli bölgesine büyük bir Panteon armağan edebiliriz.Burada ki konferans ve sergi salonlarında neler sergilenemez ki…Bu yönde özentilerimiz kabarmadıkça, her yıl oralara gidip populist siyasi yaklaşımların palavralarıyla delik deşik olan dağarcığımızı doldurmaya devam edeceğiz…

2 yorum:

Adsız dedi ki...

eyvallah

Adsız dedi ki...

y

Yorum Gönder

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.