Yaz sıcakları bastırdı,ama bizim Türk deputatlar ve muhtarlar habire Anadolu topraklarındaki göçmen piknik şölenlerinde boy gösteriyor. Nerde bir "Ramo ramo"melodisi çınlıyor ve hemen bizim gözlüklü delikanlılar orada bitiveriyor.Bunlar Ankara'nın vekillerini bile gelip geçtiler yahu!Bu manzaraya alışmamıştık şimdiye dek ,adeta bu süreç son yarım yıldır yoğunluk kazandı.Aceba Bulgaristan'ın iç siyasetini artık göçmenler mi belirliyor da, bizim haberimiz olmadı?
Nedir bunun gerçek yüzü?
Çok mu zengin bunların temsil ettiği siyasi parti,ya da kendileri mi büyük sermaye sahipleri?
Rivaetlere göre bunların çoğu büyük sermaye sahibiymiş,bir nevi ultra küks saraylarda yaşıyolarmış.Kendileri fabrikatör veya toprak ağası olmadıklarına göre, bu sermayenin kaynakçası nicedir?
Edindiğimiz belgelere göre temsil ettikleri parti eski totaliter rejimin gizli baskıcı istihbaratı tarafından kurulmuştur ve liderlerinin çoğu bu örgütün sadık elemanlarıdır ve kendi toplumuna aidiyet duygusundan yoksundurlar.Bunlar parasal ve siyasal güç için her türlü ilişkiye girme eğilimlidirler.
Hadi bunları es geçelim ve icraatlarını masaya yatıralım.Sinsi senaryo gereği, bulanık zamanlarda çaresiz halkımız uyutuldu ve bunlara umut ve medet bağladı.Sonuçta ellerimiz bomboş,yüreklerimiz acı ve umutsuzluk dolu.Önderimiz Mustafa Ömer'in Koşukavak meydanında geçenlerde Hasan amucamın yine sırtı sıvazlandı.Yaşlı ve beş parasız amucam köyden kasabaya inmiş ve iki pazar çantasına haftalık erzağını doldurmuş.Bunları birirbirine düğümlemiş ve bir omuzuna yüklemiş.Bu sırada felsefeci olarak değeri olmayan kendini bilmez bir entelektüel dolandırıcı medyanın önünde poz olsun diye Hasan amucamın arkasını sıvazlamaya yelteniyor.Bu zat ezilenin ve dövülenin yanında saf tutmuş olsa o çantaları indirir ve içindekilere bir göz atar.İşte bunları medyanın önünde sergiler, sonra gidip özür dilemek için Hasan amucamın o nasırlı ellerini öper ve şapkasının önüne alıp Drındar'ın yolunu tutar. Sizce, Hasan amucam dağ köyüne ulaştığında o akşam sofrasına ne koymuştur?Aynı gece o beyaz şapkalı derebeylerinin sofrasında neler yenildi ve içildi?Bunları acar muhabirimiz İsmail'den öğreneceğiz...
Diğer taraftan Cebelli kahramanımız Avni Veli'in kanlı özgürlük meydanına bir göz atalım.Bu meydan eski otoritenin karşısında kendini konumlanan Bulgaristan Türklerinin aydın geleneğinin tapulu yeridir.Vaktiyle orada dökülen yiğitlerimizin kanı bugün isyanlardadır.Yüksek tribünleri göbekli ve kalın enseli şarlatanlar sarmalamış,bunların yanısıra, olup biteni anlamakta güçlük çeken, bir bölük konuk.Yüzlerdeki yapay ve itici gülümseme, suni bir şen şakrak havası estirme gayretlerine yetersiz kalıyor.Meydanı dolduran genç ve yaşlı meşhur "Cebel basma'cıcıların"yüzlerinde ise nedense neşeden ziyade hüzün ve çaresizlik okunuyor.
Bu arada birileri ayak kalkıyor dimdik ve pankartlar açma cüretinde bulunuyorlar.Bunlarda masum "DS'nin ajanları siyaset dışı"şiarlarını okuyoruz,fakat bunun akıbetindeki hareketlenmeden belli oluyor ki burası artık özgürlük meydanı itibarını yitirmiş,çünkü günümüzün Avni Veli'lerinin üzerine iki milion levadan fazla bütçesi olan koruma çakal sürüsü çöküyor.Birkaç saat sonra mesajı alan başka çokoylar ise kanlı mahzenlerden çıkardıkları coplarını Sofya'daki cuma namazını kılan cemaatimizin üzerine yönlendiriyorlar.
İşte bugünleri de görmüş olduk!
Güya göçmen derneklerimizin liderleri de oradaydı,hatta Türkiye diplomatik misyonu temsilcileri de.Ben kalabalıkta nedense bu ilimizin Sn.Valisini göremedim!Yoksa devletimizin desteklemediği bir eylem mi gerçekleşiyordu bu alanda?
Bu ikileme ve ikiyüzlüğe son verme zamanı gelmedi mi?
Ne zamana kadar bizler eski ajanların cirit attığı ve yön verdiği mekanlarda bulunacağız?
Ne zamana kadar bunlara semer olacağız ve sırtımızda taşıyacağız?
Sizler Vyatovo'da kafası patlatılan Türk evladının ismini hiç duydunuz mu?
Ona sahip çıktınız mı,Sayın Emin Balkan ve Süheyl Çobanoğlu?
Yoksa Makaza'daki ağırlamadan sonra göçmen dernekleri sözünü ettiğim karanlık güçlerin etkisi altına mı girmiş bulunmaktadır...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.
5 yorum:
Bravo, yazı budur işte...
Mümin Bey,bu iğineli dilinizi takdir ediyorum daaaaaaa...bunları KIRCAALİ BUGÜN veya diğer internet sayfalarda okuyacak kişiler gerçekten zaman ayırıp da okurmu acaba...10 yıl önce bu bg siyasetinin içindeydim, bu yönde kariyer yapacağıma - insan kalmaya tercih ettim. Dostlarım beni karşılayınca, gülümseyip,elimi sıkıp - bir sıcacık MERHABA deyip, başını yana çevirmesinler, bana yeter artar düşüncesiyle, bizim meşhur parti yönetiminden kendi isteğimle ayrıldım ve kültür alanında devam etmeye karar verdim.Pişman değilim,inanın, birlikte omuz omuza çalıştığımız parti arkadaşlar millet vekili, bakan,hatta biri başbakan yardımcısı oldu...ben ise sıradan bir öğretmen kaldım. Bugün veya bu akşam yatınca - yastık başım altında dönmüyor, çok da rahat uyuyorum.Uzaktan davulun sesi hoş geliyor derler ya...bence dışarıdan yorum yapmak daha kolay, gelin birde
bu zavallı milletimizin içinde bir ay kalın - derim ben göçmen derneklerin başkanlarına...sadece partinin düzenlediği faaliyetlerine katılmayın - birazda millete karışın.Ozaman belki bizim içimiz nasıl sızladığını anlarsınız,neden ''siyasetmi - benden uzak'',deyip neden miğdemiz bulandığını anlarsınız.
Sabah haberlerinde bg tv bir millet vekilimiz bu yıl partimizin devlet bütçesinden 7 /yedi/miliyon leva subsidiya/devlet parasal yardımı/ olduğunu sakına, sakına pek isteği olmadan, fakat karşısında ki medya elemanından köşeye sıkıştırınca, açıkladı...eeee...zamanında biz hiç parasal destek almadan çalışıyorduk,ideallerimize dayanarak - hayatımızın en güzel yılları bu ideallerimiz uğuruna parti toplantılarında geçti.Çocuklarımız evde ateş içinde yanarken, biz parti toplantılarında seçim kampanyalarında gece gündüz köylerimizi geziyorduk...duk...artık gezmiyoruz ve gezmeye niyetimiz de yok...şimdi başka oğraşta bulunuyoruz...dilimizi, kültürümüzü yaşatmak...nedenmi?...Siyasetçiler ve siyaset geçici, kalıcı olan KÜLTÜRdür ve bu yolda düşe kalka, gücümüz ettiği kadar devam deceğiz!
saygılarımla:Mecbure Efraimova
Mümin Bey,bu iğineli dilinizi takdir ediyorum daaaaaaa...bunları KIRCAALİ BUGÜN veya diğer internet sayfalarda okuyacak kişiler gerçekten zaman ayırıp da okurmu acaba...10 yıl önce bu bg siyasetinin içindeydim, bu yönde kariyer yapacağıma - insan kalmaya tercih ettim. Dostlarım beni karşılayınca, gülümseyip,elimi sıkıp - bir sıcacık MERHABA deyip, başını yana çevirmesinler, bana yeter artar düşüncesiyle, bizim meşhur parti yönetiminden kendi isteğimle ayrıldım ve kültür alanında devam etmeye karar verdim.Pişman değilim,inanın, birlikte omuz omuza çalıştığımız parti arkadaşlar millet vekili, bakan,hatta biri başbakan yardımcısı oldu...ben ise sıradan bir öğretmen kaldım. Bugün veya bu akşam yatınca - yastık başım altında dönmüyor, çok da rahat uyuyorum.Uzaktan davulun sesi hoş geliyor derler ya...bence dışarıdan yorum yapmak daha kolay, gelin birde
bu zavallı milletimizin içinde bir ay kalın - derim ben göçmen derneklerin başkanlarına...sadece partinin düzenlediği faaliyetlerine katılmayın - birazda millete karışın.Ozaman belki bizim içimiz nasıl sızladığını anlarsınız,neden ''siyasetmi - benden uzak'',deyip neden miğdemiz bulandığını anlarsınız.
Sabah haberlerinde bg tv bir millet vekilimiz bu yıl partimizin devlet bütçesinden 7 /yedi/miliyon leva subsidiya/devlet parasal yardımı/ olduğunu sakına, sakına pek isteği olmadan, fakat karşısında ki medya elemanından köşeye sıkıştırınca, açıkladı...eeee...zamanında biz hiç parasal destek almadan çalışıyorduk,ideallerimize dayanarak - hayatımızın en güzel yılları bu ideallerimiz uğuruna parti toplantılarında geçti.Çocuklarımız evde ateş içinde yanarken, biz parti toplantılarında seçim kampanyalarında gece gündüz köylerimizi geziyorduk...duk...artık gezmiyoruz ve gezmeye niyetimiz de yok...şimdi başka oğraşta bulunuyoruz...dilimizi, kültürümüzü yaşatmak...nedenmi?...Siyasetçiler ve siyaset geçici, kalıcı olan KÜLTÜRdür ve bu yolda düşe kalka, gücümüz ettiği kadar devam deceğiz!
saygılarımla:Mecbure Efraimova
Eyvallah Mumun Topcu bey. Bu halk artik gozlerini acip son 22 yilda komunistlerden ve ds'den kururulan bir diktator partisinde aldatildigini gormeli. Halk su an gehendemde gibi yasiyor nedense inandigi onderler seytantan asadir.
Sn. Mümin bey türk toplumunun tortularından oluşan HÖH temsilcilerinden daha fazla ne bekleyebilirsiniz ? Orada kalan azınlık ancak tortunun hak ettiği yere göndererek doğru bir karar vercektir .
Yorum Gönder