EN İYİ TÜRK…

21 Ocak 2013 Pazartesi |

Mehmet ALEV

Tarih seyri içinde her millet kendine has bazı özellikler oluşturmuştur. Türkler, iyi at koşucu, kılıcı, oku mükemmel kullanan, adaleti elden bırakmayan birileri olarak insanlık defterine geçmişlerdir. Ve, Çin denizinden Adriyatik kıyılarına kadar olan bir coğrafya üzerinde ikamet etmekteler. Bu coğrafya üzerinde oturan Türklerin büyük kısmı, kendi birlikteliklerini, devletlerini kurmuşlardır.
Ama kader bu sana, dünyadaki Türklerin birçoğu, yabancı egemenlikler altındalar. Ve şimdi, kısaca, bu yabancı egemenlikler altında varlıklarını sürdürmeye çalışan Türklerden bazılarının durumlarını arz etmeye çalışalım…
Beşeriyet tarihinde büyük hanlıklar, beylikler kuran Uygur halkı, bir anlamda Türk medeniyetinin de beşiği olmuştur. İlk yerleşik yaşama geçen Uygurlar, tarımı da baş tacı etmişlerdir. Nüfusları da Sırbistan, Yunanistan ve Bulgaristan’ın toplam nüfusunun üzerinde, yaklaşık 40 milyondur…
Bu gün, Türk kültürünü bir Kaşgarlı Mahmut’suz düşünebilir miyiz? Bin yetmişli yıllarda basılan bu dev eser, Divan-ı Lügat-it Türk, Türklüğümüzün temel taşlarından biridir.
Ne var ki, 250 yıldır Çin egemenliğinde kalan Uygur halkı, dünyada insana yapılan her türlü zulmü ve işkenceyi yaşamış ve hala da yaşamaktadır. Komünist dönemde hele işkence yöntemleri son derece acımasız bir hal almıştır. Daha yoğun olarak, 1966-1976 yılları arasında ortaya çıkan Kültür devrimi sırasında camiler yıkılmış, toplu ibadet yasaklanmış, insanları inançlarından uzaklaştırmak için her çeşit yollar denenmiş ve bugünde denenmektedir.
Uygurlar, bundan başka nükleer deneylerle zehirlenmekte, sürgünler gündemde, Çinlilerle evlendirmekler de bunların arasında yer alır.
Çinli yöneticiler için en büyük engel, Uygur halkının Müslüman olmasıdır!
Tek sözle, onlara göre en iyi Uygur Türk’ü, kendi haklarını araması açısından cin değil, bir an önce Çin, Çinli olmalı, tarih sahnesinden de çekilip gitmelidir. 
*
Batı’ya doğru geliyoruz. Ve İran Türkleri çıkıyor karşımıza. Güney Azerileri olarak da bilinen bu topluluk, hiç de azımsanmayacak bir sayıdadır. Kimi verilere göre nüfusları 18- 25 milyondur. Daha bir zamanlar Şah Pehlevi, Azerice eğitim veren okulları kapatmıştır. İran halkının yüzde 40’nın Türkçe konuştuğuna göre, bugün de Şah’ın gününden bu yana, pek mesafe alınmadığı bir gerçektir.
İran’da da, en iyi Türk, Azeriliği, Türklüğü ile ilgili talepleri olmayan bir Türk’tür!
*
Dilim dilim parçalanan İrak’ta manzara pek değişmez. Bir on, on beş yıldan bu yana silahların susmadığı, insanların katledildiği, diri diri yakıldığı bir ülke olan Irak’ta, Türkmenlere yapılan zulümlerin de hiç ardı arkası kesilmemektedir. Şurada, aradan bir ay kadar geçmedi ki, sekiz genç, İraklı Türk, vurularak şehit edilmişti! Bundan önce, Telafer, Musul, Kerkük ve Altınköprü katliamları hafızalardan kolay kolay hiç silinir mi?
O, patlayıcılarla yüklü kamyonların hala dönüp dolaştığı Irak’ta, Türk, Türkmen olmak bir yana, canlı olmak bile zor!
*
Gerçek, bir iç savaş yaşayan Suriye’de 3,3 buçuk civarında Türkmen yaşamaktadır. Bunlar unutulan Türklerdir. Ana dillerini unutma süreci içine girmişlerdir.
Suriye Türklerinden bir kısmının bu topraklarda bulunma nedeni çok ilginç. Bazı araştırmalara göre, Türkler buraya Osmanlı döneminde Haç yolunu koruma amacıyla yerleştirilmişlerdir. Hiç bir yönden bir güç teşkil etmezler. Hele ekonomik bakımdan çok zayıflar. Bilek gücüne dayanarak çalışırlar, önemli mevkilere gelemezler, seslerini bile duyuramazlar. Türkçe bildikleri halde, Türkçe konuşmaya utananlar olduğu bile söyleniyor.
En iyi Suriye Türk’ü, Arap çoğunluğa göre, sessizliğini koruyan, Türkçesini unutan Türk’tür!
*
Kırım Türklerinin başına gelenleri ise kitaplara sığdıramayız. Doğruluğu, adaleti, eşitliği getireceğim, diye tarih sahnesine çıkan komünistler, Kırım’ı, Kırım Türklerini çil yavruları gibi dağıtmışlardır. 18 Mayıs 1944 tarihinde koskoca bir devlet sürgüne zorlanmıştır. Aradan altmış yıl geçmesine rağmen, Kırımlılar yurtlarına dönüyorlar. Şu ana kadar yarım milyona yakın Kırımlı öz yurtlarına dönmeyi başarmışlardır.
Kırım Türklerinin de zengin bir geçmişi vardır. Buna rağmen en iyi Kırımlı, Ukrayna ve Ruslara göre, yurduna dönmek istemeyen, yurduna dönmüş olmasına rağmen fazlaca talepleri olmayan Kırım Türküdür.
*
Resmi verilere göre, Batı Trakya’da 150 bin civarında Türk varlığından söz edilmektedir. Ne var ki, Lozan Antlaşması’ndan bu yana bir türlü Türklüklülerini kanıtlayamıyorlar. Hatta İskeçe’de bir kahvenin giriş kapısında “Türkçe” sözcüğü, Avrupa mahkemelerine sürüldü.
Bir sözle, Yunanistan makamlarınca, bu dünyada her şey ol, sadece ve sadece Türk olma!

*
Bir gerçek vardır, o gerçeği ikide bir ortaya koruz. Türkiye dışında toplu halde en çok Türklerin yaşadığı bir ülkedir, Bulgaristan!
Ne var ki, Bulgaristan Türklerinden bahsederken sözlerimizin başına sürekli “Ah”, “oh”, “eh”ler getiririz. Nedeni mi? Bulgaristan Türklerinin başına gelmedik dert, çekmedik çile kalmamıştır. Bu dertlerin ilk sıralamasında göç olgusu gelir. Bir aile düşünün: baba, oğul ve dede. Her biri yaşamında ille bu acıyı tatmıştır. 140 yıldan bu yana, her on-onbeş yılda bir kez hudut kapıları açılır, aileler parçalanır, gözyaşları akar gider. Ve bu acılar azmış, eziyetler yetmezmiş gibi, 1984-85 kara kışına da maruz kalırlar. Bu tarihte Bulgaristan Türklerinin tümünün, bire dek adı sanı silinir. Güpe gündüz, dünyanın gözü önünde Bul-gar-laş-tı-rı-lır-lar!
Bu yüzden olacak ki, Bulgaristan Türkleri devlet bünyesinde belirli yerlere gelemezler, getirilmezler. Oranlı olarak düşünürsek, Bulgaristan Türkleri ne bilim alanında, ne sanat ve sporda, idari kurum ve kuruluşlarda, silahlı güçler ve poliste yeteri kadar temsil edilmemektedirler. Ana dili eğitimi de içinden çıkılmaz bir bulmacaya dönüşmüştür.
Bulgarların büyük çoğunluğu, en fazla sırtını dönmüş, hudut kapılarını ağızlamış Türklerden hoşlanmaktadırlar. Bulgar folklöründe şu atasözü hala capcanlıdır: “En iyi Türk, cenaze arabasındaki Türktür!”
Hülasa, dünyanın dört bir yanında varlıklarını sürdüren Türkler ne yapmalılar?
Her şeyden önde vatandaşı oldukları devletin kanunlarını, kurallarını gözbebeği gibi korumalılar. Bu arada hakları ellerinden alınır, temel özgürlükleri çiğnenirse, isyan edecekler, haklarını arayacaklardır!
Ve en önemlisi, aramızda birlikteliği sağlama zamanı çoktan gelmiştir! Doğu Türkistan veya Batı Trakya’da bir Türkün burnu kanadığı zaman, “bana ne dememeli?” bir volkan gibi kükremeliyiz!!


20.01.2013 (Kırcaali)

0 yorum:

Yorum Gönder

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.