Bulgar Türkü mü? Bulgaristan Türkü mü

22 Eylül 2013 Pazar |



Rıdvan TÜMENOĞLU

Bulgar Türkü ve Bulgaristan Türkü ifadeleri, Bulgaristan ve Bulgaristan Türkleri ile ilgili haber, yorum ve yazılarda sürekli karşılaştığımız ifadelerdir. Kullanılan bu iki kavramın da gerçekliği ve kullanılırlığı vardır. Ancak günümüzde yazıldığının aksine bu iki farklı kavram aynı topluluğu değil birbirinden farklı toplulukları ve farklı olguları ifade etmektedir. İlk olarak, Bulgar Türkleri tarihsel süreç içerisinde yaşamışlar ve zaman içerisinde tıpkı, Sümerler, İnkalar, Hazarlar ve birçok topluluk gibi misyonlarını tamamlayarak tarihin tozlu sayfaları arasındaki yerlerini almışlardır. Bulgaristan Türkleri tabiri ise bundan yüzyıllar sonra 19.y.y’da Berlin Antlaşması (1878) literatürlere girmiş bir kavramdır. Biz bu çalışmamızda bu iki kavramı biraz açarak ülkemizin güzide basın mensuplarına ve aydınlarına! bu konuda yardımcı olmaya çalışacağız.

           Bulgar Türkleri Orta Asya Türklerinin bir kolu olan Ogur Türkleridir.  Türk Dünyasının en geniş kitlesini Oğuz Türkleri oluşturmaktadır. Türkçede doğu batı lehçeleri arasında z – r ses değişimi neticesinde doğuda Oğuzlar olarak adlandırılan Türkler batıda Ogurlar olarak adlandırılmıştır. Bulgar Türklerinin esas nüvesini teşkil eden Ogur Türkleri tarihte üç büyük devlet kurmuşlardır. Ogur Türklerinin kurduğu ilk devlet olan Büyük Bulgar Devleti maalesef uzun ömürlü olamamış ve ve bu devletin bünyesinden Volga Bulgar Devleti ve Tuna Bulgar Devleti olmak üzere iki farklı siyasi teşekkül ortya çıkmıştır. Yapılan son  araştırmalardan da anlaşıldığına göre Volga Bulgar Devleti İslamiyet’i ilk kabul eden Türk devletlerinden birisi olmuştur. Tuna Bulgar Devleti yöneticileri Abbasi Halifeleri ile bağlantılar kurarak, Başkentleri Bulgar şehrinde, camiler, medreseler, hanlar, hamamlar inşa ederek Bulgar şehrini bir ilim, irfan kültür ve ticaret merkezi haline getirmişlerdir.

Balkanlarda kurulan Tuna Bulgar Devleti ise gerek doğudan gelen Türk göçlerinin yavaşlaması ve Slav nüfusun fazlalığı nedeniyle, gerekse Bizans İmparatorluğunun etkisi Hıristiyanlığı kabul etmişleridir. Söz konusu bu gelişmelerin etkisi ile Balkanlardaki Bulgar Türkleri kısa süre içerisinde milli kimlik ve kültürlerini kaybederek Slavlaşmışlardır. Ancak yeni yapılan araştırmalar göstermektedir ki devletin yönetimi yıkılışına kadar Türk kökenli ailelerin denetiminde kalmıştır.

            Bulgaristan Türkleri kavramı ise daha önce belirttiğimiz gibi Osmanlı Devletinin yıkılışının ve parçalanmasının önemli dönüm noktalarından birisi olan Berlin antlaşması ile literatürlere girmiş bir kavramdır.  Osmanlı Devleti Balkanlarda ilerlemeye başlaması ile birlikte fethettiği bölgelere Anadolu’dan getirdiği Türkmen (Oğuz Türkleri) kitlelerini yerleştirmiştir. Bu iskân faaliyetleri sürecinde genellikle Karamanoğulları ve Saruhanoğulları beylikleri ahalisi bu günkü Bulgaristan coğrafyasında iskân ettirilmiştir. Osmanlı Devletinin Balkanlarda ilerlemesi boyunca iskân faaliyetleri devam etmiştir. Evald-ı fatihan ve Rumeli ahalisi olarak adlandırılan Balkan Türkleri ve dolayısı ile Bulgaristan Türkleri, Devletin zayıflamaya başlaması ve geri çekilme süreci boyunca Balkanlarda yeni bir takım devletler kurulmaya başlaması sonucu sınırları içerisinde kaldıkları ülkelerin isimleri ile birlikte Bulgaristan Türkleri, Romanya Türkleri gibi ifadeler ile adlandırılmaya başlanmıştır.  Bulgaristan coğrafyasında yaşayan Türkler 19.y.y’ın sonarından itibaren Berlin Antlaşması ortaya çıkan Bulgaristan Devletinin adıyla anılmaya başlanmışlar ve günümüze kadar bu şekilde devam etmiştir. Bulgaristan’da yaşayan Türklerin, günümüz Bulgarları ile tek ortak noktası aynı coğrafyayı paylaşmalarıdır.  Bunun dışında hiçbir ortak noktaları bulunmamaktadır.  Bulgaristan Türkleri Yüz yılı zaman bir aşkın zaman boyunca kendilerini Bulgarlara benzetmeye çalışan, kendilerini Bulgar olarak adlandırmaya çalışan yönetimler ile mücadele etmişler bu durumu kabul etmemek ve Türk kalabilmek Türk olarak anılabilmek için, için gerektiğinde uğuruna kanarlını akıttıkları yüzlerce yıllık vatanlarını terk etmekten tereddüt etmemişlerdir. Bulgaristan Türklerinin Bulgarlar ile hiçbir ortak noktasının bulunmadığı gibi Anadolu Türkleri ile de küçük bir detay dışında hiçbir farklılıkları yoktur. Söz konusu küçük detay da Orta Asya’dan başlayan ve Anadolu dâhil birçok yeri Türk yurdu haline getiren göç hareketini Anadolu Türklüğünden bir adım daha batıya taşımış olmaları ve günümüz Türk dünyasının Adalar denizinden değil de Tuna Nehrinden Adriyatik Denizinden başlamasını sağlamış olmalarıdır.    



    Terimler ile ilgili yaptığımız bu kısa açıklamalar göstermektedir ki Bulgar Türkleri ile Bulgaristan Türkleri birbirlerinden çok farklı kavramlardır. Öncelikle Bulgar Türkleri günümüz için tarihte yaşanmış bir nostalji, bir ansiklopedik bilgidir. Bulgaristan Türkleri ise en az Anadolu Türklüğü kadar gerçek bir olgudur.

    Bulgaristan Türklerinin her gündeme geldiğinde bu konu ile yazı yazan yorum yapan yazarlar gazeteciler aydınlar! Bu iki kavramı aynı olguyu ifade etmek için kullanmaktadırlar. Bunun iki nedeni olabilir; birincisi Bu günkü Bulgaristan Devletine adını veren Bulgar Türkleri Nostaljisini yaşatmak veya Bulgaristan Türklerini bununla özdeşleştirmek, bu bizim iyimser tahminimiz ve sayın aydınlarımızın yanlışlığının altındaki nedeni aramak için iyimser bir yaklaşımımız.  İkinci neden ise aydınlarımıza! yakıştıramadığımız ve söylemeye dilimizin varamadığı ancak söylemek zorunda olduğumuz ülkemize has bir durum olan sözde aydınlarımızın Aydın cehaletidir.  Bulgar ile Türk’ü ayırmayan Bulgaristan’da kendilerine Bulgar denilmemsi için adı Türk milleti Türk kardeşlerinin ülkesine sığınan ve bu ülke için bu sözde aydınlarımızdan çok daha fazlasını yapan ve yapacağından şüphe duyulmayan yüz binlerce Bulgaristan Türkünün gözünde daha fazla küçülmeleri için ve bu konudaki karanlıklarına bir mum ışığı olması amacı ile yüzlerce kitaptan sadece üç tanesini okumalarını en azından göz gezdirmelerini tavsiye ediyorum. Böylece insanları aydınlatmaya çalışmaktan önce kendi karanlıklarına bir kibrit yakaralar. Böylece hem bizi rencide etmekten vazgeçerler hem de kendilerini küçük düşürmezler.



    * Geza Feher. Bulgar Türkleri, Ankara: TTK,1999
    * İbrahim Kafesoğlu. Türk Mili Kültürü. İstanbul: Ötüken Yayınevi, 2000
    * Bilal Şimşir. Bulgaristan Türkleri. Ankara: Bilgi Yayınevi.,1986

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu sorunuz cok guzel ,ama once bu soruyu hala yuzbinlerce zorunlu verilmis Hristiyan ve Bulgar ismi tasiyan Bulgaristan Bulgarlarina sormamiz gerek.Onlar acaba kendilerini Bulgar mi Turk mu ,Cingene mi ne isediyorlar.Neden acaba hala o Bulgar isimleri kullanip Bulgarca muzik sesleyip,Bulgarca konusuyorlar?

Adsız dedi ki...

ben kendimden sorumluyum bana turk denmesini isterim bir turke diyemesin bulgar yunan sirb utanin kendinizden serefsizler TURKUM VE TURK KACAGIM begenmiyen almasin yanlis yazanlarin hepsi gyvura hizmet ednler nasil OSMANLIYI YIKTILARSA SIMDIDE tukluge söz ediyorlar yikmaya calisyorlar uyuma TURK SANA SENDEN BASKA DOST YOOOOK

Adsız dedi ki...

bu yaziyi bu sayfalarda bugarca yüklersiniz gloginka sayfasina yüklerim
Müzik Türk müzigidir hangi dille söylenirse katogoride balkan müzük leri olarak geciyor devletin resmi dili bungarcadir kril alfabesidir her kez bu dili cok iyi ögrenmeye mecbur MUTLAKKI TÜRKCEMIZI de unutmak yok bir dil bir insan dir kaidesi

Adsız dedi ki...

Aynı kişinin Bulgaristan'da Bulgar ismiyle Türkiye'de Türk ismiyle Nüfus Cüzdanı veya Pasaport taşıması insan haklarına aykırıdır. Bu durumun bireysel özgürlükle hiç alakası yoktur. Bu sorun Türkiye'yi de şaibeli duruma getiriyor. Acaba söz konusu kişilerin Bulgaristan'da Türk isimlerini alma hakkı varken almamalarına rağmen Türkiye de bu kişilere Türk adı vermek doğru bir uygulamamıdır. Bulgaristan AİHM'e başvurarak Türkiye benim şu kadar bin vatandaşımın isimlerini Türk isimleriyle değiştirmiştir diye şikayette bulunsa ben çok merak ediyorum ne cevap verecekleriniz. Bulgaristana giderek Türk isimlerini alanlar için sorun yok, adam orada da burada da Ahmet, Mehmet, Hayriye,Fatma. Ama diğerleri Bulgaristan da Asen, Mitko, Hristina, Fanka.. Bir de otobüslerde utandıklarını ifade ediyorlar, muavinleri ikaz ediyorlar oğlum yüksek sesle okuma diye.... Çok ilginç bir durum, bunun üzerinde psikologların, sosyologların, yasamanın, yargının, basının araştırma yapmaları gerekiyor...

Yorum Gönder

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.