Kırım'da yeni aktörlerle 'Rus Ruleti'

3 Mart 2014 Pazartesi |


Kerim Has

Ukrayna’da son günlerde yaşananlara bakıldığında, ülkenin kaderinin Kiev’in ercihlerinden ziyade Kırım üzerinden şekilleneceği artık netleştiği görülüyor. 21 Şubat’ta Almanya, Fransa ve Polonya Dışişleri Bakanları arabuluculuğu ile Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç ile muhalif liderler arasında bir anlaşma imzalanmıştı. Ancak anlaşma yürürlüğe girmeden meydana gelen olaylar neticesinde Yanukoviç ülkeyi terk edip Rusya’ya kaçmak zorunda kaldı ve Kiev’de iktidar el değiştirdi. Dengelerin değiştiği Ukrayna Parlamentosu, ilk iş Rusçanın resmi dil olduğunu öngören yasayı iptal etti. Kırım’ın Karadeniz kıyısındaki liman kenti Sivastopol’de bulunan Rus Askeri Üssü’ne dair anlaşmasının feshi konusunun gündeme gelmesi ve yeni yönetimin Rusya karşıtı birçok söylemi hemen benimsemesi, sadece Ukrayna’daki Rus nüfusun ciddi rahatsızlık duymasına değil, Moskova’nın da yeni yönetimle kuracağı negatif diyalogun kodlarını belirlemesine yol açtı. Kiev’deki yeni yönetimin bu tavrına karşılık Rusya’nın hamlesi ise Soçi Kış Olimpiyatları (7-23 Şubat 2014) sonrası geldi. 21 Şubat’taki anlaşmaya uyulmamasını gerekçe gösteren Rusya, Kiev’deki yeni yönetimin meşru olmadığını deklare etti. Aynı zamanda yaşanan kaosun, Ukrayna’nın doğu ve güneydoğu bölgelerinde yaşayan etnik Rus nüfusun yaşamını tehlikeye attığı gerekçesiyle askeri müdahalede bulunacağının sinyalini verdi. Sivastopol’deki deniz üssüne yakınlığının yanı sıra Rus nüfusun en yoğun olduğu (yüzde 60 civarında) Kırım bölgesinin bütününü stratejik ve jeopolitik bir anlam çerçevesine oturtan Kremlin, geçen süre içerisinde askeri müdahalenin artık zorunlu hâle geldiğine inandı. Moskova öncelikle Kırım Parlamentosu’nda, Rusya yanlısı Rus Birliği Partisi’nin lideri Sergey Aksenov’un geçtiğimiz hafta yeni başbakan olarak seçilmesini sağladı. Aksenov Kiev’deki yönetimi tanımadıklarını dile getirirken, Yanukoviç’ten onay aldığını söyledi. Aksenov’un aldığı ilk kararlardan biri, Rusya’dan askeri yardım istemek oldu. Kırım’da başkent Simferopol’un merkezi, tüm kamu binaları ve havaalanları olmak üzere stratejik noktaların kontrolü için ilk etapta Sivastopol’de konuşlanan 25 bin civarındaki Rus askerinden bölgeye sevkiyat yapıldığı haberi basında yer aldı. Sonrasında Ukrayna makamlarının verdiği bilgilere göre Rusya, Kırım’a uçaklarla 8-10 bin asker daha gönderdi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, hafta sonunda Rusya Parlamentosu’ndan sadece Kırım’a değil, bütün Ukrayna topraklarına, ülkede normalleşme sağlanana kadar Rus askeri gönderebilme yetkisi aldı. Uluslararası diplomasinin baş döndürücü şekilde hızlanmasına neden olan bu yetki sonrası Avrupa Birliği (AB), ABD, NATO ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), olağanüstü toplantı yapma kararı aldılar. Fakat Rusya ile henüz bu konuda somut bir anlaşmaya varılamadığını vurgulamak gerekiyor. Bütün bu süreçte Rusya Parlamentosu ayrıca biri yeni toprakların statüsü, diğeri de vatandaşlık elde etmenin kolaylaştırılması hakkında olmak üzere iki yeni kanunu kabul etti. Bu noktada Rusya’nın Simferopol Başkonsolosluğu, Ukrayna Çevik Kuvvet Polisi Berkut mensuplarına Rusya vatandaşlığı dağıtmaya başladı. İlerleyen günlerde, özellikle Kırım’da yaşayan bölge halkından isteyenlere de vatandaşlık verilmesi konusu ihtimal dışı değil. Bu çerçevede yaşananlara bakıldığında, 2008 Gürcistan Savaşı öncesinde, bu ülkenin iki özerk bölgesi olan Güney Osetya ve Abhazya'da yaşayan nüfusa vatandaşlık veren Rusya’nın, Ukrayna krizinde de benzer biçimde askeri müdahalenin kendince meşru zeminini hazırlamaya çalıştığı söylenebilir. Muhtemel müdahale ve sonrası Kırım’ın özerk cumhuriyet statüsünün değişimi hususunda 25 Mayıs’ta yapılması planlanan referandumun 30 Mart’a alınması, Rusya’nın askeri müdahaleye ihtiyaç kalmadan sürecin hemen tamamlanmasını hedeflediğinin açık göstergesi. Ancak Carnegie Moscow Center Müdürü Dmitri Trenin’e göre, resmen dillendirilmese de Kremlin’in düşüncesinde bu süreç, Kırım’ın her halükarda ya bağımsız bir devlet olarak yoluna devam etmesi ya da Rusya’ya katılmasıyla bitecek (yorumun orijinal İngilizce metni). Hatta Trenin’e göre Kiev’in geleceği belirsizliğini korusa bile ilerleyen günlerde Donetsk, Odessa, Kharkov gibi Ukrayna’nın doğu ve güneydoğusundaki bazı bölgeler de benzer referandumlarla kendi kaderlerini kendileri çizmek isteyebilirler. Kırım’daki referandumda sorulacak soru konusunda, Rusya ve yerel otoritelerden farklı açıklamalar geliyor. Rus yetkililer, Kırım’da gerçekleştirilecek referandumda özerkliğin finansal ve askeri bağımsızlığı da içerecek şekilde genişletilmesinin oylanacağını söylüyorlar. Lakin yerel yöneticiler, bağımsızlık ve hatta Rusya’ya katılmanın gündemlerinde olduğunu ima ediyorlar. Referandumdan Rusya lehine bir sonucun çıkacağı şimdiden görülen böylesi bir ortamda, olası senaryonun çatışma içermeden gerçekleşmesi çok mümkün gözükmüyor. Kiev’deki yeni yönetimin bu tarz bir parçalanmaya izin verip ver(e)memesinin ötesinde yerel konjonktürde Kırım’da yaşayan Tatar nüfus ve uluslararası arenada AB ve ABD’nin tavrı büyük önem taşıyor. Ülkedeki siyasi istikrarsızlığın yanı sıra iflasın eşiğinde bir ekonomi ve Rusya’ya enerji bağımlılığı, Kiev’in bu türden bir mücadeleyi tek başına aşamayacağı anlamına geliyor. Bu noktada Kiev’in önünde üç seçenek gözüküyor. Kiev, iyimser senaryo denilebilecek birinci seçenekte; öncelikle Rusçanın statüsü, Sivastopol’deki askeri üs ve AB/NATO üyeliğini de öngören anti-Rus söylem ve tavırlarını yeniden gözden geçirmek ve yükselen tansiyonu bir an önce düşürmek suretiyle Moskova ile yeni diyalog kapılarını aralayabilir. İkinci seçenekte; Tiflis örneğinde olduğu gibi, askeri müdahale korkusu ve neticesinde referandumlarla adım adım gerçekleşeceği öngörülen ülkenin parçalanmasına, istemese de “razı” olabilir. Üçüncüsünde ise Batılı ülkelerin de desteğiyle (?) Rusya ile askeri bir mücadeleye girerek 'muhtemel toprak kaybını' uzun vadeye yayabilir. Fakat bu da hem çatışma içermesi hem de Batılı ülkelerin desteği konusunun içerisinde ciddi soru işaretler barındırması nedeniyle, ne Moskova ne de Kiev’in tercih edeceği bir seçenek. Tatarların zor seçimi Kiev’e yakın duran Kırım Tatarları’nın durumunun, Kiev’in alacağı karardan ziyade Moskova’nın sonraki hamlelerine göre şekilleneceği görülüyor. Gerek nüfuslarının azlığı (yüzde 14 civarı) gerekse de kendilerini koruyabilecek güçlü bir güvenlik personeli ve donanımından yoksun oluşları, 'Tatarların muhtemel bir çatışmanın ilk kurbanları olmaları' sonucunu doğurabilir. Bunun gerçekleşmemesi için Türkiye’nin, sahada dengeyi değiştirebilecek güç ve kapasiteden yoksun Tatarlara askeri destek vermek yerine temkin telkin etmesi daha faydalı olacaktır. Hâlihazırda Rusya yanlısı gruplar ve Tatarlar arasında küçük çatışmaların yaşandığı Kırım’da, artabilecek muhtemel şiddet olaylarına karşı Tatarların en fazla ihtiyaç duydukları şeyin sağduyu olduğu söylenebilir. Suriye’de Rusya ile farklı kulvarlarda yer alan Türkiye’nin Kırım’da askeri açıdan doğrudan bir çatışmaya dâhil olması, Ankara-Moskova hattının çok ciddi hasarlar almasına yol açabilir. Bu yüzden, Kırım’da muhtemel bağımsızlık senaryolarına karşılık Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunan Ankara’nın,Gürcistan Savaşı'ndaki Güney Osetya ve Abhazya modelini takip etmesi şu an için en doğru yol olarak gözüküyor. AB ve ABD’nin tepkisi Sürecin önemli aktörlerinden AB ve ABD’nin tavırlarının, Rusya’yı askeri açıdan cezalandırıcı bir mahiyet kazanması beklenmiyor. Almanya’nın Ukrayna konusunda çok fazla Rusya karşıtı bir pozisyon almaması, AB’nin fonksiyonunu sınırlandırıyor. ABD Başkanı Barack Obama, kırmızıçizgileri daha önce Suriye’de ihlal edilmesine rağmen, Putin ile bir şekilde anlaşarak ortak bir noktada buluşmuştu. Suriye ile kıyaslandığında Rusya’nın çok daha fazla stratejik önem atfettiği, jeopolitik ve hatta varoluşsal pencerelerden baktığı arka bahçesi Ukrayna meselesinde ABD'nin, bazı diplomatik yaptırımlar haricinde gerilim ve çatışma ortamının genişlemesine müsaade etmesi beklenmiyor. Gürcistan ile karşılaştırıldığında Ukrayna, Güney Osetya ile karşılaştırıldığında ise Kırım’ın Rusya için ne derece daha fazla önem taşıdığı göz önüne alındığında, Moskova’nın tepkisi daha iyi anlaşılabilir. NATO’nun tavrının da Gürcistan’dakinden daha yüksek dozda olacağı -en azından şimdilik- beklenmemeli. Rusya’nın Ukrayna’ya yapacağı muhtemel askeri operasyonun; Suriye, Afganistan, İran’ın nükleer faaliyetleri ve Kuzey Kore gibi Washington-Moskova işbirliğinin konuşulduğu konuların yeniden müzakere edilmesine neden olabileceği söylenebilir. Ukrayna krizinin Avrasya eksenine yansıması Muhtemel müdahalenin Moskova’nın yakın çevresinde yol açacağı korku, titizlikle not edilmeli. Ukrayna asıllı uzman Aleksey Malaşenko’ya göre müdahale ile Moskova’nın Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleriyle gerçekleştirmeyi planladığı projeler suya düşebilir (yorumun orijinal İngilizce metni). Bu noktada Malaşenko, yüksek oranda Rus nüfusa sahip Kazakistan’ın Avrasya Birliği projesinden çekilmesinin dahi gündeme gelebileceğini belirtiyor. Ukrayna’daki sürecin Moskova’nın (yakın çevresiyle) bütünleşme projelerini tehlikeye atma ihtimali yüksek olsa da Ukraynasız bir Avrasyacı oluşumun kapasitesinin tartışılırlığı, şu sıralar Kremlin’in üzerinde kafa yorduğu temel konuların başında geliyor. Sonuç itibariyle, Kırım özelinde Ukrayna’da yaşananlar Putin Rusyası’nın artık sadece eski Sovyet coğrafyasında bölgesel anlamda bir faktör olmaktan çıktığını ve uluslararası arenada diğer küresel oyun kurucularla beraber merkezi bir aktör olarak hesaba katılması gerektiği gerçeğini ortaya koyuyor. Mevcut kriz görünen kısmıyla Rusya’nın arka bahçesi içinde cereyan etse de, senaryonun bu şekilde gerçekleşmesinde AB ve ABD gibi güçlerin etkisi, bu tezin en temel argümanı. Ukrayna’da gidişatı etkileyebilecek sıradan bir faktör olmanın ötesinde, bu gidişatın yönünü belirleyecek önemli ve merkezi bir aktör olarak Rusya’nın bu ülkeye muhtemel bir askeri müdahalesinin, Kırım’ın yanı sıra başka parçaların da Ukrayna’dan kopmasına yol açabilme olasılığı, oynanan oyunun çok boyutlu ve çok aktörlü bir Rus Ruleti olduğunu gösteriyor.

Kerim Has, Ankara merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Avrasya Araştırmaları Merkezi'nde Rusya Uzmanı olarak görev yapıyor. Aynı zamanda Moskova Devlet Üniversitesi'nde doktora çalışmalarına devam eden Has, özellikle Rusya'nın iç ve dış politikası, Orta Asya ve Kafkasya, Ermenistan dış politikası, Avrasya'daki enerji ve güvenlik politikaları üzerinde yoğunlaşıyor. "Turkey-Russia Relations in the Post-Cold War Era: Current Dynamics – Future Prospects" (2013) başlıklıUSAK raporunun yazarları arasında yer alan Has'ın İngilizce, Rusça ve Türkçe dillerinde yayımlanmışbirçok makalesi bulunuyor.

0 yorum:

Yorum Gönder

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.