Gaspıralı İsmail Beyin, Bulgaristan Türklerine Etkisi

2 Kasım 2014 Pazar |

Nesrin Sİpahi Kıratlı
 
Türkiye’ nin önerisiyle ölümünün 100 üncü yılı olan 2014 yılı, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu UNESCO tarafından GASPIRALI yılı olarak ilan edildi. Bu anlamda 30 Ekim -1 Kasım tarihleri arasında Bartın Üniversitesinde Bulgaristan, Kosova, Azerbaycan, Doğu Türkistan, Kırgızistan, Suriye, Kırım, Irak’ tan akademisyenler ve gazetecilerin katılımıyla “Çalıştay” gerçekleştirildi ve Türk Dünyasının önemli fikir adamıdır.

İsmail Bey Gaspıralı’ nın  “dilde, fikirde, işte birlik” ilkesinin etkileri üzerinde duruldu.

İsmail Gaspıralı Kırım’ da doğmasına rağmen sadece Kırım Türklerinin değil, tüm Türk dünyasının da düşünce insanıdır. Türk Dünyasına tesirleri üzerinde sıkça durulmuş, ancak Bulgaristan Türklerine etkisi yeterince incelenmemiştir.

Asırlardır yaşadıkları topraklardan topluca göçe zorlanan bir halkın dramıdır Kırım ve Bulgaristan Türkleri…

Balkanlarda en yoğun Türk nüfusu olan ülke Bulgaristan’ dır. Bunun nedeni doğrudan doğruya deportasyon, Osmanlı fütuhatı olan sürgünler ve 1853 Kırım savaşından sonra kurtulduk diye sevinen kırım Türklerinin sonraki katliamdan kaçmak için kendilerini Bulgaristan topraklarına atmalarıdır.

Kazakistan’dan Abaza ve Çerkezlerin de gelmesiyle Bulgaristan’da kalabalık bir Türk nüfusu oluşur.
 
XVI yy ortalarına ait tahrir defterlerinde Bulgaristan topraklarında Türk-Müslüman nüfusu Hıristiyanlardan çok daha fazladır. Bu nedenle 1877-78 Rus-Osmanlı savaşı, panslavistler için bir ırklar arası yok etme savaşı olarak planlanmış ve tatbik edilmiştir.
 
Çok kanlı geçen bu savaşta yüz binlerce masum Türk Müslüman öldürülmüş, canlarını koruyanlar ise, bu kez ters istikamete Anadolu’ya göçe zorlanmıştır. Ancak, her şeye rağmen Rus generaller, Bulgaristan’ı Türk ve Müslümanlardan temizleyememişlerdir. Demografik bilgilere göre 1900 yılında 531,084 Türk, 18,884 Kırım Tatar Türk’ ü, günümüzde ise kesin olmayan sonuçlara göre tahmini 800,000 civarında Türk yaşamaktadır.

Gaspıralı, Türk dünyasının bir parçasını teşkil etmeleri ve Kırım tatar Türklerinden de olması sebebiyle Bulgaristan’la yakından ilgilenir. Ancak faaliyetleri konusunda elimizdeki bilgiler sınırlıdır. Türkiye başbakanlık ve Osmanlı Arşivinde her hangi bir belgeye rastlanmamaktadır. Tek kaynak dönemin Bulgaristan Türk basınında yer alan haberlerdir. Gaspıralı, Bulgaristan Türklerine ilgisini 1883 yılında yayınladığı “Tercüman” gazetesi vasıtasıyla gösterir.

Bulgaristan Türklerinin düzensizliğini, geri kaldıklarını, eğitimsizliklerini ve cahilliklerini dile getirir. 1905 te Yahudi ve Ermenilerin okuma yazma oranı % 54, Bulgar ve Rumların %32 iken, Türklerin % 4 tür. Savaş sonrası siyasi ve sosyal bir birlik düşünceleri yoktur, kendi haklarını savunacak donanımları da yoktur.

1906 yılında Gaspıralı Rusçuk kasabasına gelir, ”cemiyeti hayriye” yi ziyaret eder ve hatta bağışta bulunur. Bulgaristan Türklerinin tek kurtuluşunun eğitim olduğunu fark eder ve halkı bu anlamda yönlendirir.

Aynı yılda Türk basınında Türk - Tatar anlaşmazlıklarını içeren yazılar yayınlanır ve Gaspıralı, Tuna gazetesine her iki tarafa ihtar başlıklı yazı yazar.

Muhabbet ve birliğin gayretten doğacağını, şiveler farklı olsa da, din ve mezheplerinin bir olduğunu bildirir.

Yazısında, neden naçalnik (şef) veya ministır (bakan) olmak istemediklerini sorar. Gaspıralı’nın faaliyetleri, uzlaştırıcı tutumu, eğitim tecrübesi, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin üzerinde olumlu etkisi zamanla fark edilir.

Dönemin siyasi ve kültürel yapısı, hayat tecrübesi, Bulgaristan Türkleri arasında yüksek bir milli şuur uyandırır. Gaspıralı’nın izinden giden birçok milli şairimiz vardır. Örneğin, faili meçhul bir cinayete kurban olan şairimiz Recep Küpçü bunlardan birisidir.

Hz. Mevlana’nın, “dün geçti, yarın belli değil” sözlerinden hareketle Bulgaristan Türklerinin bugünü önemlidir.

Bugün Gaspıralı’nın “bizi ayakta tutan dilimiz ve dinimizdir “ sözleri Bulgaristan’da yaşayan Türklere uzaktır.

İsmail Gaspıralı’nın düşüncesini ifade ettiği dönemde bir Türk dünyasından bahsetmek, Türk dünyasının bugünüyle karşılaştırıldığında, geçmiş tarihteki Türk dünyası bugüne göre çok daha anlam ifade etmektedir. Araya giren uzunca bir zaman, Türk dünyasını kendi var olan zemini üzerinde güçlendirmek yerine tam aksi bir yönde gelişmelere sahne olmaktadır. Bu özellikle Bulgaristan’da yaşayan Türkler için geçerlidir.

Gaspıralı’nın, Türk dünyasında başlattığı cedit, yenilik hareketini Bulgaristan’da yaşayan Türkleri için başlatmalıyız.

Geçmişte adeta Türkçe nefes almak bile yasak olan Bulgaristan’da, bugün yasak değil ve eğitim müfredatında Türkçe “seçmeli” ders olarak yer almasına rağmen, ailelerden talep olmadığı için okunmamaktadır.

Yaptığım araştırmalarda, halk hala totaliter rejimin baskı hissini duymaktadır ve dilekçe vermeye korkmaktadır.

Bu anlamda halkı destekleyecek bir siyasi parti de yoktur. Oysa Bulgaristan, 1 Ocak 2007 den bugüne Avrupa Birliği üyesidir ve en doğal insan hakkı olan ana dilde eğitim hakkı olmalıdır. Halkı bu anlamda aydınlatmalıyız, komünizmin narkozundan ayılmaları gerekmektedir. Bunu yaparken de Gaspıralı’yı örnek almalıyız. Gaspıralı bu fikirlerini gerçekleştirirken, Ruslarla da iyi ilişkiler kurmuştur. Bizde Bulgarlarla iyi ilişkiler kurmalıyız, rkçı söylemlerden uzak, hoşgörü ve denge politikasıyla hareket etmeliyiz. Gaspıralı’nın fikirlerini, Bulgaristan Türklerine yeniden empoze etmeliyiz. Türkçe eğitime teşvik etmeliyiz ve acele etmeliyiz, ömrümün buna yetmesini istiyorum.

Gaspıralı çalıştayı sonrası, Türk dünyasını Doğu ve Batı olarak değerlendirdiğimde, Doğu Türklerine göre bugün Bulgaristan Türkleri şanslıdır, Bulgaristan’da Türkler, bugün ölmüyor ancak Türkçemiz ölüme mahkum ediliyor.

Zira büyük bir milleti yok etmek önce dilini yok etmekle başlanır. Türk milleti büyük bir millettir.
Gaspıralı’nın fikirlerine paralel olan büyük önderimiz Atatürk’ün sözlerimi tamamlayacağım.
“Bir milletin en belirgin niteliklerinden biri dilidir.
Türk milletindenim diyen insan, kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan, Türk kültürüne bağlılığı iddia ederse, buna inanmak doğru olmaz."

Biz Bulgar türkü değil, Bulgaristan Türküyüz. Bulgaristan’da Türk doğduk ve Türk kalmalıyız, Anadilimizi okumalıyız ve korumalıyız.

"Dilde, fikirde, işte birlik" ilkesiyle tüm Türk Dünyasının düşünce insanı, ideolog, eğitimci İsmail Gaspıralı’yı ve onunla aynı düşünceye sahip aynı gaye ve hedefin aydınları, Türkçülük ideolojisini yaşatan Alibey Hüseyinzade, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Mehmet Akif Ersoy, Mehmet Fuat Köprülü, Mustafa Kemal Atatürk, Nihal Atsız, Ebulfeyz Elçibey ve Gaspıralı’nın fikir ve düşüncelerini günümüze kadar akademik platforma taşıyan değerli hocamız Turan Yazgan'ı rahmetle anıyorum. Ruhları şad olsun!

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu yazıdan belli olduğu gibi, Kıratlı hanım ne bir akademisyen, ne de gazeteci. Bilindiği gibi Gaspıralı bir Tatardır,anadili de Tatarcadır.
Tatar etnosuna, Kırım Türkü demek bir rencide edici yaklaşımdır.
Abazaların ve Çerkezlerin ise Kazakistan'dan çıktıklarını yazmak dosdoğru bir saçmalık.
Osmanlının 16.cı yüzyılda nüfus sayımı yapmaya başlamadığını da bilmemekte bizim emekli banka memuresi.
Rus-Osmanlı savaşı, bir ırklar arası yok etme savaşı değildir,Rusya'nın ve gizli Avrupa ortaklarının tek derdi sıcak sulara inmektir.
Öyle Bulgarları kurtarma efsanelerinin boyutu da sadece faso fisodan ibaret.
Bu savaşta yüz binlerce Türkün öldürüldüğüne dair elimizde resmi bir kanıt yok.
Zaten müeliffin belirttiğine göre,1900 yılında Bulgaristan'da 531.084 Türk yaşamakta.
Bu kadar da tezat çok oluyor ama...
Ayrıca,Gaspıralı 1883 yılında "Tercüman"isimli bir gazete yayımlamamıştır.
Bulgaristan nüfusunun eğitim verilerinin gerçeklerle bir bağlantı kurmak da abes kaçar.
En iyisi,bu kadarı yeter.Bartın'a selamlar...

Yorum Gönder

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve AJANS BG'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Мненията на редакцията и на автора/ите могат да не съвпадат.