Eser de neymiş yahu, BIRTÇED.. Ver bir bira bulalım kafayı

Mizahçı ve karikaturist ,ayni zamanda komunist totalitarizmine karşı verdiği amansız mücadeleden sonra omuzlarında gururla gerçek bir Türk kahramanı payesi taşır o . Bizim “Ayşe molla” çeşmesinden su içerek yetişen Burhanettin Faik’in ,yüreği kah Arda boylarında sızlayan bir kapanmamış yaradır ,kah Galata köprüsünün üstünde özgürce kanat çırpan hüzünlü bir martıdır.İstanbul’da onu Ardagil olarak tanırlar ve çok severler. Bende severim kendisini,bazıları Pensilvanya’lara icazet almaya giderler,bende bazen onun Çapa’daki evine elini öpmeye giderim, doyumsuzdur sohbeti,kahkahası ise bizim Rodoplar’ın şelale şırıltısını anımsatır bana,e,çoğu zaman kulağımızı çektiği de oluyor.Gazetecilerimizi pasiflikle suçluyor,gerçekleri yeterince araştırmadığımızı ve insanımızı n düşünce ve ıstırap dünyasından uzaklığımızdan bahsediyor kendisi …

Benim için o iki ayaklı bir kütüphanedir . Bulgaristan Türkleri için bilmediği yoktur,hele Kırcaali’nin tarihçesini ve kültür hazinesini çok yakından tanır. Yeri gelmişken, sizlere onun bir sırrını açıklayayım. O on binlerce karikatürünün akıbetini bilmez ,onların izlerini kaybetmiştir,ama evindeki musandırasında gözbebeği gibi sakladıkları tahmin edemezsiniz nedir… Bilemedim, belki on binden fazla eski ve sararmaya yüz tutmuş siya beyaz fotograf. Bunların çoğu Kırcaali’nin yüz yıldan beri olan tarihçesini ve toplumsal hayatını belgelemektedir .Böyledir bizim Rodop insanımız .Lambev sadistleri canlı ,canlı tırnaklarımızı sökebilir,ciğerlerimizi havasız bırakabilir , popomuzun bir parçasını kesebilir(Burhanettin agayınkinden gerçekten bir parça koparmış leş kargaları,o da bu insanlık ayıbını, inanmayana ,gösteriyor zaten…),ama hafızamızı,gönüllerimizde yeşeren o Türk sevgisini ne çıkarıp atabilmişlerdir,ne de silebilmişlerdir.Evi defalarca sinsice çakallar tarafından basılmıştır,ama o binlerce resim karesini Çapa’da ki evine ulaştırabilmiş.Acaba hangi tarihte bunlar Kırcaali’nin Türk müzesinde yer alacaklar. Sanırım Azis başkan şimdilik buna garanti sözü veremez ,yine de kendisini kutlarım,bu sergi olayında büyüklüğünü göstermiş oldu ….
Doğal olarak ,Burhanettin agayı komunist ırkçı ve sadistleri sevmeyebilirlerdi , fakat son Sofya sergisinin başarı yankıları bana ulaştıkça , anlıyorum ki o salonun kapısından içeriye bir tek bizim Türk milletvekillerimiz ayak basmamış,sanki mübarekler başbuğlarının önünde diz çöküp bunun için yemin etmişler , ya da kendi karikaturize edilmiş simalarını görmek çekiniyorlar . Bu bit yeniğinin en iyi izahını yine Burhanettin agamdan alırız . Bilemiyorum ,artık bunu belki de becermiştir bir karikatüründe.Bunuda yaptıysa çok ayıp etmiş,nasıl olup ta yüce vekillerimizi hicvedebilir.Sen kendini ne sanıyorsun be Burhanettin …Hem senin nereden nereye bu kadar fazla Bulgar asıllı resim sanatçısı ve entelektüel dostun olabilir , ne amaçla bunlar kucak dolusu çiçeklerle geldiler senin sergine …
Onurlandırılmak , emeğin ve mücadelenin önünde saygıyla , hürmetle eğilip bükülmekten söz ediyoruz.Geçenlerde bir yorumunda genç kalem arkadaşım Nahit Doğu gönlündeki Nobel ödülü adayını Nuri Adalı olarak açıkladı . Kendimizi o kadar fazla ezik ve kompleksli hissediyoruz ki,değerlerimize ,öz kahramanlarımıza sahip çıkmak düşüncesine bile kapılamıyoruz.Bu açıdan Nahit bizim suratımıza şamarını açıkça vuruyordu,düşüncemizi kamçılıyordu , ama ne gezer … Aslında bir noktaya odaklanabilsek ,şöyle kardeşçe sarmaş dolaş olabilsek , nice dağları deler geçer bizim Ferhatlarımız,Şirinlerimiz … Önümüzdeki dağ yığınlarını aşma seferberliği belki de Bulgaristan’da bir Türk milletvekilinin Burhanettin Faik’in elini öptüğü andan itibaren başlayabilir. Güya çilekeş ve gururunu muhafıza eden halkımız kahramanını da,düşmanını da çok iyi bilir…
Bakın bizim Ardino’luların hiç gıkları çıkıyor mu , güya aralarında çok hain varmış.Geçenlerde Huş dağları sırtlarından böyle buyurmuş Pazvantoğlu’nun teki ve basmış zılgıtı . Elindeki yağlı kuzu budu kemiğini tabağına bırakmış ve parmağınla bizim elli yıllık kasabacığımızı işaret ederek fermanını tek celsede noktalayıvermiş . Demek birileri hala hain aramakla uğraşıyor ve bunun sağladığı rantla besleniyor. E , kendi halkına hain diyenlerin akıbeti bellidir. Yazıklar olsun , bu sözden sonra böylece Kırcaali sultanlığı ve saltanatı Arda’nın su aynasın dibine gömülmüş oluverdi … Şimdi sen , Burhanettin agam , o “hainlerin” safhasında mı yerini muhafıza edeceksin , yoksa …
“ Türklerden intikamımızı aldık! ”Bu sözleri insan kılıklı Sırp canavar Mladiç sarf etmişti vaktiyle. Öldürdükleri ise kendisiyle ayni ırktandı , fakat Müslümanlığı seçmişlerdi ve bundan dolayı yok edilmeleri buyrulmuştu. Sonunda tüfek namluları kan kusmayı bıraktı ve görüldü ki ,Boşnak kardeşlerimiz galip çıktılar haklı mücadelesinde , ama katillerin kendileri şimdilerde sıçan deliğinde gizleniyorlar … Bizim kendi insanımızı hain ilan edenler ,acaba cesaret bulup ta özür dileyebilecekler mi . Kimlerin yok olacağını ise Burhanettin usta eserlerinde gösteriyor . Ders almak isteyenler sergi salonunun yolunu tutabilirler.
Eserde neymiş yahu ,brıtçet ,ver bir bira bulalım kafayı …